Description
Cumhuriyet tarihine bakıldığında etnik ve dini kimliği ve siyasi düşüncesinden dolayı muhafazakârlar, Aleviler, Kürtler, azınlıklar ve birçok farklı kesimin zulme maruz kaldığını görüyoruz. Doğru ya da yanlış bu ülke için ideali olan bir nesil, sağ ve sol kavgalarında kayboldu. Zulmedenler değişti ama zulüm bu toprakların makûs kaderi olmaya devam etti. Sen yandın, ben yandım ama ne acı ki, karanlıktan aydınlığa çıkamadık. Hatta şu günlerde Cumhuriyet tarihinin en karanlık günlerini yaşıyoruz. İnsanlar adalet talepleri ile yollara dökülüyor.
Binlerce insan terörist, darbeci denerek ‘hukuk mezbahanesine’ dönmüş saraya bağlı mahkemelerde hukuksuz şekilde yargılanıyor. Tek adam rejimi inşa etme sevdasına düşmüş bir rejim tarafından, Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu kadar farklı kesim aynı anda zulme uğruyor. Tarihinde ilk defa sadece ‘sen’, sadece ‘ben’ değil ‘biz’ yanıyoruz. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu “Türkiye’ye sığamadık ama iki buçuk metrekare hücreye sığdık.” demişti. Bugün Erdoğan rejimine muhalif olanları o hücrelerde buluşturdu. Ancak, bu dönem Erdoğan rejimini destekleyenleri de içine alacak şekilde ‘hepimizi yakmadan’ durmayacak. İşte o zaman bugün zulme maruz kalanların ortak inşa edebileceği, hepimizin içine sığacağı bir ülke kurmak için yeni bir şans doğacak. O şansı iyi kullanmak bu günleri unutmamaktan geçiyor.
5 ay cezaevinde kalmış ve aylarca firari hayatı yaşamak zorunda bırakılmış biri olarak cezaevinde yaşadığımız duyguları, aldığım notları, sohbetlerimize konu olan fikirleri ve firari günlerimde olgunlaşan düşüncelerimi sizlere anlatmak için yazıyorum bu kitabı.
Yorumlar
Henüz inceleme yok.