DOĞRU YERDE DURABİLMEK

DOĞRU YERDE DURABİLMEK

Dr. Yüksel Çayıroğlu

Bediüzzaman’ın ifadesiyle baki hakikatler, fani şahsiyetler üzerine bina edilemez. Hepimiz faniyiz; bugün varız yarın yokuz. Değerimiz, baki hakikatlere yaptığımız hizmetle ölçülür. Yine Üstad’ın belirttiği gibi insanlar, mabudiyetten aynı derecede uzak oldukları gibi, mahlukiyet açısından da birdirler. Bu yüzden kimseyi kutsamaya, yüceltmeye gerek yoktur. Bizim için esas olan şey şahıslar değil; onların sözleri, eylemleri, sıfatları ve fikirleridir.

Hakkı kimin elinde görsek ona talip olur, bâtıl kimin ağzından çıksa ona tavır alırız. Biliriz ki her güzel insanın her yönü güzel olmayacağı gibi, her kötü şahsın her yönü de kötü değildir. Bu yüzden her sözün kalbe girmesine izin vermez, onu önce mihenge vurur sonra alırız. Kur’ân’ın tavsiyesine uyarak sözü dinledikten sonra en güzeline uyarız.

Herkese hüsnüzan ederiz ama hiç kimseye sınırsız bir kredi açmayız. Çünkü insan aciz ve zayıf bir varlıktır; gücü de ilmi de sınırlıdır, zaafları çoktur. Bu yüzden kolay aldanır ve aldatır. Dolayısıyla biz, kim olursa olsun, şahıslara göre değil; ilkelere, değerlere ve ölçülere göre hareket ederiz. Şahıslar bunları temsil ettikleri ölçüde nazarımızda makbul ve muteber olurlar. Aynı ilkeleri hem suçlayana hem suçlanana hem konuşana hem sükut edene tatbik ederiz.

Hizmet Hareketi son on yıldır ağır bir imtihan sürecinden geçiyor. Bu oldukça sancılı, sıkıntılı, çalkantılı ve yıpratıcı bir süreç olsa da nihayetinde aklanarak, arınarak yüzünün akıyla bu süreçten çıkacağına dair inancımız ve ümidimiz tamdır. Yeter ki biz yolumuzu ve yönümüzü kaybetmeyelim.

Bu süreçte Hizmet hareketi tarihte eşine ender rastlanan sistematik bir zulme uğradı. Devletin bütün güç ve imkanlarını arkasına alan göz dönmüş zalimler, her türlü ahlaki, hukuki, insani ve dini sınırı çiğneyerek hareketi bitirmek için akla hayale gelmedik kötülükler yaptılar. Bu kötülükler elbette Hizmet gönüllülerini derinden yaraladı.

Ne var ki onları en az dışarıdan gelen zulümler kadar yaralayan bir başka husus, iç ihtilaflar ve iç çekişmeler oldu. Yıllardır hareketin içinde yer almış bazı gönüllüler, sosyal medya platformlarında, işleyişe, yapıya, sisteme, ilkelere ve şahıslara dair yoğun bir eleştiri dalgası başlattılar. Bunların bir kısmı münferit çıkışlar oldu, bir kısmı ise organize hareketler. Bazıları samimi ve yapıcı eleştirilerdi, bazılarıysa hasmane suçlamalar. Bazıları fikir mahsulüydü, bazıları ise duygusal ve tepkisel nitelikteydi.

Bediüzzaman eleştirilere dair ideal tavrı şöyle özetler: “Benim boynumda veya koynumda bir akrep bulunduğunu biri söylese veya gösterse; ondan darılmak değil, belki memnun olmak lâzım gelir.” Travmatik ortam mevcut eleştirilerden istifadeyi zorlaştırsa da; ileride Hizmet Hareketinin sağlam bir şekilde yol alabilmesi için inşallah  bu eleştirilerden istifade edilecektir.

Bu demek değildir ki her eleştiriyi sorgusuz sualsiz kabul edelim, her teklife “evet” diyelim, her sorgulamayı haklı bulalım. Aksi halde rüzgarın önündeki saman çöpü gibi savruluruz. En başta dediğim gibi, eleştiri, sorgulama, suçlama, teklif, tashih her ne tür söz olursa olsun, biz hepsini mihenge vurur öyle alırız.

İnanç esaslarımıza ve dinin muhkematına dair ölçüler zaten herkesçe müsellemdir. Aynı şekilde doğruluk, adalet ve hakkaniyet bir sözde bulunması gereken temel vasıflar olmalıdır.

Bunların yanında bu imtihan ve fitne döneminde söylenen sözleri zulümle ilişkisi, çözüm boyutu ve sonuçları açısından da değerlendirmenin ve şu mihenklere de vurmanın gerekli olduğunu düşünüyorum:

🔹Zulüm ateşine odun taşıyor mu?

🔹Zalimlerin söylemlerini meşrulaştırıyor mu?

🔹Gerçek zalimleri mi hedef alıyor, yoksa mazlumları mı?

🔹En az iç eleştiri kadar hatta daha fazla zalimleri de eleştiriyor mu?

🔹Sözleriyle zalimi mi rahatsız ediyor, yoksa mazlumu mu?

🔹Hizmete bunca kötülüğü yapmış zalimlerin yaptıklarını perdeliyor ve gölgeliyor mu?

🔹15 Temmuz hadisesinde nasıl bir anlatı kuruyor?

🔹Hizmet’in sorumluluğunu büyütürken, AKP’ninkini küçültüyor mu?

🔹Sıkıntıların çözümüne katkı sunuyor mu?

🔹Mazlumlara nefes aldırıyor mu?

🔹Kardeşlik ruhunu pekiştiriyor mu, yoksa baltalıyor mu?

🔹Ümitleri mi yeşertiyor, yoksa kuvve-i maneviyeyi mi kırıyor?

🔹Hocaefendi’nin duruşunu doğru yansıtıyor mu?

🔹“Hocaefendi iyi ama çevresi kötü” algısını mı besliyor?

🔹Erdoğan’ın taban–tavan ayrımına hizmet ediyor mu?

🔹Fesih çağrılarına destek veriyor mu?

🔹En olumsuz örnekleri seçip genellemelerle hakikati çarpıtıyor mu?

🔹Hizmet Hareketini varoluşsal bir krize sürüklüyor mu?

🔹Kime fayda sağlıyor, kimler bu sözleri sahipleniyor?

Elbette bu soruların hepsi her durumda objektif bir ölçü olmayabilir. Fakat tek tek olayların etkisinden sıyrılıp resme bütüncül bakmak isteyenlere daha sağlıklı değerlendirme imkânı sunar. Kalplerde olanı Allah bilir; fakat bu tür sorgulamalar, konuşanların niyetini, maksadını ve fayda–zarar dengesini anlamamızda bize yardımcı olur.

Kimseye kolayca “ajan”, “hain”, “trol” vs. türünden yaftalar yapıştırmaya gerek yoktur; bunların faydası olmadığı gibi zararı büyüktür. Önemli olan, Kur’ân ve Sünnet’e bağlı kalarak, aklımızı kullanarak, yıllardır oturmuş Hizmet prensiplerine sadık kalarak olup bitenleri sakin bir kafayla değerlendirebilmek ve doğru yerde durabilmektir.

SUYUN ÖTEKİ TARAFI

26 Ağustos 2025

ÜMİT BESTESİ

26 Ağustos 2025

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir