ALİ TOPDAĞ
Sanki her sabah gönlümüze ümit ve seher vaktiyle seslenen bir nefes eksilmiş gibiyiz…
Hocaefendi’nin hayatı, yalnızca sözde kalmayan bir öğretinin, yaşanan ve yaşatılan bir inancın en müşahhas örneğiydi. O’nun ardında bıraktığı izler, aksiyona dönüşmüş bir düşüncenin yansıması olarak hayatlarımızda, eserlerinde ve dünyanın dört bir yanına dağılmış gönüllerde yankı buluyor.
O, kendini Allah’ın rızasına adamanın yolunun sadece ilimle değil, ilmin her yönüyle iç içe geçecek bir aksiyonla anlam bulacağını öğütlerdi. İnananların, öğrenmekle yetinmeyip öğrendiklerini hayatın içine taşıması gerektiğini hatırlatır; samimiyeti, mücadelesi ve ihlasıyla, çevresindeki herkese bu davaya hizmet etme azmini ilmek ilmek işlerdi. Şimdi, O’nun ardından bize düşen sorumluluk daha da ağır; bize bırakılan miras yalnızca sözler değil, O’nun yaşayarak inşa ettiği prensipler manzumesidir.
Evet, Hizmet Hareketi, bir ideali yaşatma iradesidir; Hocaefendi’nin deyişiyle “aksiyon öncelikli düşünce” üzerine kurulu bu anlayış, hakikati kalplerde kök salan bir fidan gibi büyütmeyi amaçlar. Hocaefendi’nin gönül ve zihin dünyasında bu yol, insanları güzellikle aydınlatmayı hedefleyen, İslam’ın rahmet mesajını çağlara taşıyan bir niyetin tecessümüdür.
Hocaefendi, bizlere yalnızca bir rehber değil, aynı zamanda içinde yaşadığı toplumla nasıl bütünleşeceğimizin, insanları inanca nasıl davet edeceğimizin örneğini sundu. O, davasını insanlara ulaştırırken asla incitmemeyi, her sözü ve her hareketiyle daima hayrı tavsiye etmeyi öğretti. Mümin bir yürek taşıyan herkesi sevgi, hoşgörü ve muhabbetle karşılamanın gereğini hatırlattı. İnsanları ayırmak, ötekileştirmek şöyle dursun; daima birleştirici ve kapsayıcı bir bakışla bakmayı, adalet ve merhametle davranmayı nasihat etti.
O, bir ömrü ilmin izzeti ve hikmetin derinliğiyle donatırken, yanında olan herkese kendilerini geliştirme fırsatı sundu. Gönüllerde yer eden dostluğu, geniş ufku, İslam’ın evrensel ahlakını kendinde yaşatan ilmiyle her nasihatinde insanlığa adanmış bir hayatın en zarif örneğini bıraktı. Bizlere, ayrılığı her zaman mümkün kılan dünyada, sevgi ile birleşmenin yollarını öğretmiş bir Hocaefendi’nin hatırasını yaşatmak düştü. Bu yük, bir vefa borcu değil; bir sevgi, saygı ve minnet göstergesidir.
Vefat, bizler için bir ayrılık gibi görünse de Hocaefendi için sevdiklerine kavuşmanın adıdır. Hocaefendi, bizlere miras olarak bıraktığı Hizmet Hareketiyle aramızda yaşamaya devam ediyor. Şimdi bize düşen, onun hayatı boyunca ortaya koymuş olduğu ilim ve aksiyon dengesini kendimize kılavuz edinmek, içimizde yeşerttiği o ümit tohumlarını çoğaltmak.
Hocaefendi’nin bıraktığı en değerli miraslardan biri, insanlığa adanmışlıkla yoğrulmuş bir hayatın hangi ahlaki prensipler üzerine inşa edilmesi gerektiğidir. Bir insanın kendini bilmesi, Allah’a karşı sorumluluğunu idrak etmesi ve buna göre davranması gerektiğine vurgu yapan Hocaefendi’ye göre gerçek başarı, kişinin Allah’ın rızasına uygun bir hayat sürebilmesidir. Hizmet insanının kalbi, hayatın her safhasında hakikat, sevgi ve diyalogla şekillenmeli hem kendi hem de toplumun huzuru adına çalışmalıdır.
Hizmet Hareketi’nin temelinde, “insanlığı sevgiyle kucaklamak” gibi bir gaye vardır; O, hareket mensuplarının hoşgörüyü, empatiyi ve merhameti en üst noktaya taşımasını söylerdi hep. Hizmet insanı, kendisine öğretilenleri yalnızca içselleştirmekle kalmamalı, bunu diğer insanlara da aktarabilmelidir. Bu bakış açısı, bugün dünyanın dört bir yanında sevgi, dayanışma ve hoşgörü ışığı olarak yankılanmaktadır.
Hocaefendi’nin ilim, aksiyon ve hikmetle örülü yaşam rehberi, inanan her bir fert için bir rehber, insanlık içinse bir umut ışığıdır. O’nun çizdiği bu yolu anlamak, hizmet etmeyi kalbinin özüne yerleştiren herkes için bir borçtur.
Bu vesileyle Hocaefendi’nin izinden yürüyenlere ve O’nun hakikate adanmış mirasını yaşatma gayretinde olanlara selam olsun.