FARUK MAHŞER
Kerbela, “keder verici” bir olay anlamına gelmekle beraber bir yönüyle de “kerih (tiksindirici) bela”dır. Kerbela, kelime anlamı yönüyle “ayaklarda gevşeklik, balçık içinde yürür gibi olmak”[i] demektir.
Hz. Hüseyin, geldikleri yerin ismini sordu. “Kerbela” (Üzüntülü, mihnetli, belalı yer), dendiğini öğrendi. Babam, Sıffin’e giderken buranın isminin “Kerbela” olduğunu öğrenince “Onların hayvanlarından indirilecekleri yer, burasıdır. Kan dökülecek yer, burası.” dedi.[ii]
Tarihi süreç içinde veya günümüzden Kerbela olayına çok cepheden bakmak gerekiyor. Kerbela olayı, menfaat, makam ve hırslarının pençesinden kurtulamayan zalimlerin, toplumu, nasıl kanlı bir zulme, vahşet ve faciaya sürüklediğini gösteriyor. Bir toplumun zulüm karşısındaki durumlarını, zulme başkaldıranların mücadelelerini, zalimlerin ibretlik sonlarıyla ilgili tabloları, Kerbela olayının safhalarında görmek mümkündür.
Ceberrut Emevi yöneticilerinin dinî bir görüntü altında kendi saltanatlarını korumak ve devam ettirmek için nasıl vahşetler gerçekleştirdiği Kerbela’da daha net görülür. Kerbela, hiçbir inanç, kutsal değer tanımadan din temsilcilerine, samimi dindarlara karşı kanlı zulümlerin işlendiğinin talihsiz örneğidir. Bir tarafta makam, menfaat peşinde koşanlar, bir tarafta hak ve hakikat için mücadele edenler Kerbela’da karşı karşıya geliyor. Bir tarafta ikiyüzlü, sefih ruhlar, öbür tarafta Allah’a tam teslim olmuş adanmış ruhları orada müşahede ediyoruz. Bir yönüyle vefasızlığın, nankörlüğün, ihanetin somut örneklerini; diğer tarafta İslamî inanmışlığın kahramanlık kuşağındaki Hüseyinlerini Kerbela’da görüyoruz.
Kerbela, aynı zamanda yalanın, iftiranın, algının toplumu ne hale getirdiğini gözler önüne seriyor. Kendinde tanrısallık vehmeden bir zalime karşı imkânsızlıklar içinde bir Hüseynî direnişi de Kerbela’da şahit oluyoruz. Dünya cazibesini eliyle itip cennet yamaçlarında dolaşan sonsuzluğa koşan yiğitleri de… Zalimlere karşı hakkı haykıran fedakarlık ve kahramanlık kuşağında destanî karşı koyuşların Hüseynî temsilcilerini orada tanıyoruz. Kerbela bir yönüyle de zulmedenlerin, zulme destek verenlerin acıklı sonlarını da gösteren ibretlik bir olaydır.
Her çağda Kerbelalar, tezahür eder. Her devrin Ubeydullahları, Ömer bin Sa’dları, Şimirleri, Havlîleri ve Hüseyinleri vardır. Zaman devrettikçe hakperestler de dünyaperestler de görülecek.
Önemli olan hak ve hakikatin nurdan meşalesinin, zulmete rağmen, kutsî yolculuğunu sürdürmesidir. Kudurmuş zulmet dalgaları, hak ve hakikat davasının nurdan gemisinin masum bedenini insafsızca dövse de gemi, yolculuğunu sürdürmelidir. İnsanlar, madem geçici bir mekanda geçici bir hayatın sakinleridir; tekrarlanan Kerbela fırtınalarına karşı Hüseynî bir duruşla karşı koymalıdır. Hüseynî direnişçiler, karşılaşılan ızdırapların, çökerten ye’sin girdabına düşmeden ebedî bir hayatın ışıklarına doğru yolculuklarına devam etmeliler…
Kur’an, Allah’ın (cc) emirlerine uymayan, Peygamberlerini dinlemeyen nice kavimlerin gazaba uğradıklarını, cezalandırıldıklarını anlatır. Felaketlere muhatap olan kavimlerin yaşadıkları olaylar, gelecek çağların insanlarına ders verici, nasihat verici özellikler taşır. Haksızlıkta bulunan, zorbalık eden, zulmeden yöneticilerin acıklı akıbetleri de birer ibret tablosu olarak tarihe geçer.
Tarih, zulümle ayakta kalmaya çalışan zalimlerin acıklı hikâyeleri ile doludur. Masumlara zulmeden zalimler de kötü bir sonla hayatlarını tamamlamışlardır. Şımaran, ahlaksızlık yapan, şirke düşen, putlara tapan nankör fert ve toplumlar da değişik felaketlerden kurtulamamışlardır.
Kerbela Olayı, yüzyıllara tesir etmiş hüzünlü, kanlı bir destandır. İslam tarihinin büyük bir depremidir. Sonraki zamanlarda yaşayan ve devam eden Müslümanların yüreklerini kavuran, ağıtlarla yoğrulmuş, bir direniş çağlayanıdır. Yezidlere karşı, Hüseyinlerin mücadelesidir.
Bir önemli nokta da Kerbela olayı, insanın içindeki benlik duygusu, makam ve menfaat, saltanat düşkünlüğünün insanın başına nasıl belalar açtığını gösterir. Kerbela bize, dünya cazibesine, insanlara hükmetme sevdasına kapılan idraksiz, gafil yöneticilerin nasıl görülmemiş vahşetlere girişerek kendi cehennemlerini hazırladıklarını anlatır.
[i] Mustafa Asım Köksal, İslam Tarihi, Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, s:113
[ii] age, s:113
NOT: Bu yazı, aynı isimler yayımladığımız kitaptan alınmıştır…