İBRAHİM KUZİ
Muhterem Hocam’a…
Bir gariptin dünyada, garipler yolu dedin.
Çileliydin, dertliydin, rahat yüzü görmedin.
Her şeyin ölçülüydü, harama el sürmedin.
Ölüm tenlere gelir, canlar ölesi değil.
Milyonlarca sevenin baktılar gözlerine.
“Emir buyurun Hocam!” dediler sözlerine.
Işık olup akmıştın yaralı özlerine.
Ölüm tenlere gelir, canlar ölesi değil.
Allah deyip inlerdin, akardı gözyaşların.
Yolunda ağarmıştı sakalın ve saçların.
Boynu bükük ve yetim kaldı arkadaşların.
Ölüm tenlere gelir, canlar ölesi değil.
Uykudan uyandırdın uyuyan bir milleti.
Yedi bucak kovmuştun esareti, zilleti.
Sevgi sofralarında yaşatmıştın hılleti.
Ölüm tenlere gelir, canlar ölesi değil.
Nefrete kapalıydın, düşmanlığı bilmedin.
İnsanlığa aşıktın, güldürmeden gülmedin.
Elif gibi dik durdun, kimseye eğilmedin.
Ölüm tenlere gelir, canlar ölesi değil.
Hiç baharı görmedin, hayatın kardı kıştı.
Kıvrandıran sancıyla örgülenmiş nakıştı.
Alayişi sevmezdin, sana kulluk yakıştı.
Ölüm tenlere gelir, canlar ölesi değil.
Yetmiş iki millete yüreğini açmıştın.
Kalplere, kafalara nur tohumu saçmıştın.
Şeytandan kaçar gibi kötülükten kaçmıştın.
Ölüm tenlere gelir, canlar ölesi değil.
Azimli, kararlıyız, yolunu yol eyledik.
Bıkmadan usanmadan hep şarkını söyledik.
Fani olanı değil, biz bakiyi peyledik.
Ölüm tenlere gelir, canlar ölesi değil.
Lebbeyk diyerek koşar içli, yanık çağrına.
Dilerim Efendimiz basar seni bağrına.
Sarılarak son verir bir asırlık ağrına.
Ölürse tenlere gelir, canlar ölesi değil.