DUYGU KILINÇ
Bir sabah uyanıyorsun ve kendine rehber olarak seçtiğin insanın ölüm haberini alıyorsun. Ne kadar tuhaf… İlk başta duygularının ve bedeninin donması ne düşüneceğini ve ne yapman gerektiğini bilememek. Aslında o birkaç dakikada o insanla ilgili her şeyin zihninde akması ve gerçeğin yüreğinin üzerindeki ağırlığını hissetmek.
O gün sabah gözlerimi açtığımda, benim için her zamanki gibi sıradan bir gündü ama öyle değilmiş. O gün diğer günlerden farklıymış, eksikmiş…
Okula gitmek üzere kızımla yürüyorduk. Ayaklarıma baktım. Ayaklarım kendi kendine hareket ediyordu. Ben bedenimi kontrol edemiyordum. Zihnimde hala onun sözleri geziniyordu. Kızım bir şeyler anlatıyordu ama duyamıyordum.
Geri dönüş yolunda eve doğru yürürken dizlerimin bağı çözüldü birden, kaldırımda öylece oturdum. Ne kadar orada kaldım bilmiyorum ama her yer kapkaranlıktı sanki… Dilimde gözyaşlarımın tuzlu tadını hissedene kadar ağladığımın farkında değildim.
Sanki kimsesiz kalmışım gibi hissediyordum.
Aradan ne kadar zaman geçti, o kaldırımda ne kadar oturup ağladım bilmiyorum. Bir anda zihnimde bir melodi belirdi. Çok güzel, çok derin bir melodi ve sonra bir cümle yankılandı zihnimde… ‘Sonunda aşık maşukuna kavuştu’.
Bir anda her yer aydınlandı. Bu cümle sanki göğsümdeki ağırlığı acıyı kaldırdı.
Yas rengi siyahtır ama o gün içimden beyaz giyinmek geldi.
Bir yanım ‘o da seni bu dünyada bıraktı gitti, kavuşma gününü beklemek yine sana kaldı’ derken, diğer yanım onun mutlu ve huzurlu olduğunu hissederek tebessüm ediyordu.
Sen benim öğretmenim, rehberimdin. Senden önce ben kaybolmuştum. Seni bulduğumda, sayende Rabbimi buldum ve sonra da kendimi.
Hocam, rehberim, öğretmenim sen benim karanlığımı aydınlattın.
Seni her daim dualarımda sevgiyle ve minnetle anacağım.
Sevgilerimle