ÖZGÜR KOÇ
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin cenaze merasimine katılmak, benim için hayatım boyunca unutamayacağım, farklı bir tecrübe oldu. Orada sadece bir liderin değil, aynı zamanda bir devrin, bir aşkın son anlarına tanıklık ederken, içimizde tarifsiz bir hüzün vardı. Kalabalıklar, dünyanın farklı coğrafyalarından gelmişti ama o atmosferde herkesin yüreğinde aynı şey yankılanıyordu: Bir veda.. ama aynı zamanda bir sadakat yemini. Hocaefendi’nin ardında bıraktığı o kutlu hizmet mirasına, onun davasına sahip çıkmanın ağırlığı omuzlarımızda hissediliyordu.
Cenazede, bir yandan dünya gözüyle onunla son kez vedalaşmanın hüznü içimizi sararken, diğer yandan onun gösterdiği yolda yürümek için bir kez daha niyet tazeleyen yürekler gördüm. Hocaefendi, ilmiyle, irfanıyla ve manevi rehberliğiyle milyonların kalbine dokunan bir insandı. Şimdi bizler, gönül dostları olarak, onun bıraktığı mirası yüklenmiş olmanın şükrü ve sorumluluğuyla orada toplanmıştık.
Orada gönül dostları adına bir avuç toprağı mezarına bırakırken içimde derin bir sessizlikle beraber gözlerimizde yaş, kalplerimizde ise ona duyduğumuz derin bir şükran vardı. Hocaefendi, bize sadece bir ilim mirası değil, bir hayat tarzı, bir dava ve insanlığa hizmet yolu bıraktı.
Cenazeye katılan herkes, O’nun rehberliğinde inşa edilen bu devasa Hizmet Hareketinin ne kadar kıymetli bir emanet olduğunu bir kez daha idrak etti. O’nun yaşadığı gibi bu yolda yürümek, onun ideallerini geleceğe taşımak, artık hepimizin ortak hedefi…
Hocaefendi’nin vaazlarında yıllarca anlattığı “ihlas”, “sabır” ve “tevekkül” mefhumları, sanki mezarın başında yeniden anlam buldu. Onun vaaz ve kitaplarından süzülen derin Allah sevgisi, insanlığa hizmet aşkı, oradaki herkesin gönlünde yankı buldu adeta… Bıraktığı bu muazzam manevi mirasa sahip çıkmak için daha güçlü bir şuurla, daha derin bir adanmışlıkla orada bulunuyordu herkes. Bu vedanın ardından, Hocaefendi’nin öğretileriyle şekillenen hayatlarımıza daha büyük bir sadakatle sarılmamız gerektiği hissiyatına sahipti oradaki herkes.
O anın hüznü, sadece bir bedeni toprağa vermenin değil, bir gönül ikliminden ayrılmanın hüznüydü. Hocaefendi, yaşadığı süre boyunca milyonların kalbine dokunmuş, onları Allah’a yakınlaştıran bir rehber olmuştu. Şimdi o rehberden mahrum kalmak, kalplerde derin bir sızı bırakıyordu. Ama o sızı, bir yandan da bu kutlu yolun sürdürülmesi gerektiğini hatırlatıyordu bize.
Cenaze merasiminde hissettiğim bu hüzün ve şükür, Hizmet Hareketinin asıl amacının bir kez daha farkına varmamı sağladı. Hocaefendi’nin davasına sadık kalarak, onun açtığı bu hizmet yolunda daha kararlı adımlarla yürümek, bizler için bir görev… O’nun Allah’a olan derin teslimiyeti ve insanlığa hizmet aşkı, kalplerimizde bir meşale gibi yanmaya devam edecek. Bizler de o emaneti geleceğe taşımak için üzerimize düşen sorumluluğun bilinciyle daha çok hizmet edeceğiz.
Bu taziye yazısını, Hocaefendi’nin bıraktığı derin manevi mirası düşünerek, kalbimde ona duyduğum hürmetle yazıyorum. O, bir gönül mimarı, bir manevi rehber ve ilim sahibi bir öncü olarak kalplerimizde ölümsüzleşti. Allah’tan niyazım, ona rahmet etmesi ve makamını yüce kılmasıdır. Rabbim, bizlere onun açtığı bu kutlu hizmet yolunda ihlasla yürümeyi ve onun bıraktığı bu derin mirasa sadık kalmayı nasip etsin. İnşallah öte dünyada da siz gönül dostlarımız ve büyüğümüzle kavuşmayı nasip etsin.
Herkesin duygularina tercuman bir paylasim olmus.
Rabbim bizi istikametten ayirmasin.
Ruhunun ufkuna yuruyen Kiymetli Hocamizin bize emanet ettigi davaya hakkiyla sahip cikmayi jasib etsin.