ŞATAF

ŞATAF

ALİ AKKIZ / TANZANYA

Kayınpederim, “Memleketiniz güzel de yazın hiç çekilmiyor.” dedi bir gün.

“Bu şikâyet aslen Mersinli olmadığınızı gösterir.” dedim. “Yazın şehirde bir tane Mersinli bulamazsınız. Ya denizde yazlığa giderler veya yaylaya çıkarlar. Bu gelenek yüzyıllardır böyle. Mersin’de Mersinli gibi yaşamak lazım.” dedim.

Çok teklif etmeme rağmen onları yaylaya çıkmaya ikna edemedim.

Bizim köyün geçim kaynaklarından biri bağcılıktır. Köylü, haziran gelip de üzümler olmaya başlayınca hemen bağı kabala verip parasıyla yaylaya çıkar. Eylül ayı gelinceye kadar da aşağıya inmez. Koca bunaltıcı yazı üzüm parasıyla yaylada geçirir.

Kabalcılar bağa girince üzümlerin hepsi olmamıştır. Olgun olanlarını keser, koruk olanlarını bırakırlar. Her ağaçta üç beş mini salkım kalır.

Haziran geçer. Temmuz geçer. Ağustos da geçer. Eylül gelince yavaş yavaş köye dönüş başlar. Bu arada haziranda bağ başında bırakılan koruklar 3 ay içinde bal küpüne dönmüştür. Üzümün en tatlı halidir. Bunu bilenler ellerine sepeti alıp bağın içinden bu bal tulumbacıklarını toplarlar. Akşam yemekten sonra bir güzel afiyetle yerler. Biz üzümün bu haline ‘şataf’ deriz.

‘Şataf’ın bir başka anlamı daha vardır. Ailenin en son çocuktan sonra belki 10 yıl, on beş yıl; uzun yıllar geçince yeni bir bebekleri daha olur. Sevimine doyum olmaz. Ona da ‘şataf’ deriz.

BİR ANNE BİR ÇOCUK

31 Ağustos 2022

BAKİ'NİN GAZELİNE NAZİRE

31 Ağustos 2022

  1. Yazınız vesilesiyle “şataf” kelimesinin değişik anlamlarını öğrenmiş oldum. Ben de bağda bahçede çok çalıştım. Dalında bekleyip olgunlaşan koruklar yazdığınız gibi şerbet – bal tulumbacıklarına döner.
    Hatıranıza ve kaleminize sağlık…

    Cevapla
  2. Elinize sağlık gönlünüze afiyet
    Çok güzel

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir