TAKVİM KULLANMIYOR ÖLÜM


En son veda düğüm düğüm boğazında

Umutlar bir bir tükenirken niyazında

Dudaklarına don tutuyordu tüm kelimeler

Ölümcül şubatın en sert ayazında

Description

Bir yerlerde bir şeyler oluyordu. Biliyorduk. Yaraya merhem gerekti. Acıyı yaşayan diyemezdi. Pelesenkliydi dilleri. Gönüller az da olsa felah bulsun diye dillendirdik. Üzüldük, ağladık, yürekleri dağladık. Dimağımız kurudu. Aslını bilemedik. Faslına eremedik. Çünkü ‘Takvim Kullanmıyor Ölüm’.
Bir gece ansızın ‘Hepimiz Öldük’. Koyu gecenin karanlığını tüm hücrelerimizde hissettik. ‘Adı Deprem’ olan bu felakete tüm dünya ağladı.
Umutlarımızla birlikte ‘Meçhullerdeyim’ diye yol arıyorduk. ‘Ruhum’uz ‘Şükür’lerin vecdinde sonsuza köprü kurmuştu aslında. ‘Karabasan’ hallerimizde ‘Göçük Ahval’ler altında kalaydı. Halimizi bilemedik.
Kendimize gelemedik. Nasıl gelinirdi ki? ‘Can Kızın Öyküsü’ sarsmıştı cihanı. ‘Ellerin’in büyüsüyle insanlık sıcaklığın değil soğukluğun donukluğunu sızı sızı sezinliyordu. ‘Oy On Beşlim’ gittikçe gittin benden, yittikçe yittin alemden.
‘Yan Yüreğim’ yanmaya mecalin kalmışsa, dayanılmıyor ayrılıklara. Boz bulanık sırlara. Yoruldu dimağımız. ‘Ne Olursun Gel’, kimsesiz kaldı yürekler. ‘Kimse Yok mu?’ diye inliyordu evren. ‘Ben Yetim’ ve ben öksüz derken. Tüm kan bağım, can bağım, akrabalarım ve dahası ‘Ülkem’ ‘Ölüm’ kokuyordu.
‘Bir Sebep İstiyorum’ çektiğim acıları enkaz haline getirip fersah fersah zaman ve mekan ötesine sürükleyen. Bu acıların ‘Davetsiz Misafir’ olduğunu bilmek ‘Umut’landırıyordu sinemi.
‘Dilekçem’de de belirtmiştim aslında ‘Melalim’i. Sadece saçların kaldı elimde; ‘Gitme Kal Anne!’ Kalbim daim seninle. Keşke bedeninde olaydı benimle.
‘Deprem Kader mi?’ ‘Bilir misiniz?’
‘Annen Yoksa’ kimsen yok. Sıcacık kucağın, mis kokulu ocağın, başını koyacağın omuzun yok. Dermanlarım virane olmuşken bu hayatın ‘Tarifi Yok’. Tarifi olmayan yalan dünyanın delişmen süzgüleri ‘Eğreti İnsanlık’ın akıl almaz sonucuydu. ‘Göçebe’ olmak talihimin karası, ömrümün yarasıydı. Yine de bir ‘Ümit’ taşıyordu uslanmaz yüreğim.
Dağ bile yürürdü Rabbin istemesiyle. Dilendim. Dilendikçe varlığımın sırrına erdim. Çocuk yüreğiyle okumak lazımdı başımıza gelenleri. Sordum yüreğimdeki o uslanmaz, minik çocuğa. Bana dedi ki “Bebekler ve çocuklar daha büyümeden öldüler. Onlar daha okula gideceklerdi. Belki doktor olmak istiyorlardı. Yerde oturup melek olan çocuk anlatsın artık neler yaşadığını. Anneleri ve babaları ölenlerde artık yalnızlar. Yalnızlık diz boyu, umutsuz umutlar diyarında. Onlar nereye gidecek? Yukarıdaki kuşlar çocuğun ölen yakınları. Ve aralarındaki kalp de o yalnız kalan çocuk. Kalbi hep onlarla birlikte olacak.
Tepedeki var ya! Güneş değil ay o. Deprem gecesi ay ülkemizi aydınlatmadı. Hava soğuk. Buz, ayaz. Yok ki etraflarında birileri, etsin azıcık naz.
Kıyafetleri yok çocukların. Kıyafetleri yok acıların. Ama tüm dünya onlara yardım ediyor. O mavilik var ya işte o Dünya.” dedi. İçimdeki çocuğu susturmak ne mümkün. Benimle ‘Oyun’ oynamak istiyordu. İçin için ağlamaktan yorulmuştu.
‘Öksüz Kaldık’ diye inleyen nağmelerle annemizin kucağını beklemek düşmüştü kaderimizde. Bu ‘Bekleyiş’ nirvanaya uzanan destansı bir illetti. Buzdan mermerlere gömüldü canlar, cananlar.
Canıma candan bir can gerekti. Kabullenmek senden en güzel merhametti. Kozasından çıkamayan kelebeğin çırpınışlarıyla ‘Serzeniş’lerimi duyan Rabbime onlarca dillerle, kalemlerle, şiirlerle yalvarmaktı tek tesellim.

Emily Yaramis / USA
Tuba Toprak / Almanya

Book Details

Dil

Türkçe

e-book ISBN

9798215936061

Kelime sayısı

6.276

Yayın tarihi

26 Mart 2023

Author

Kalemin Dili Edebiyat Akademisi

Yorumlar

Yorumlar

Henüz inceleme yok.

İlk yorum yapan siz olun

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir