SENCE BURADA YAPACAĞIMIZ HİZMET NE?

SENCE BURADA YAPACAĞIMIZ HİZMET NE?

Birol TOPUZ

Kur’an’da amel-i salih kavramı çok sık geçmektedir malum ama amel-i salihin net bir tasviri ve sabit bir tanımı da bulunmamaktadır. Salih amel nedir, sınırları belirlenmemiş ve kısıtlanmamıştır. Aslında “salih amel” dediğimiz şey yaşanılan zamana göre farklılık arzetmektedir. Bir dönem Allah için konuşmak salih amelken, yarın için fitne olur endişesiyle susmak ihtimal salih ameldir. Hizmet dediğimiz şey de aslında salih amellerin yekününden ibarettir. Bir dönem yazları memlekete gitmemek, deri toplamak, sızıntıya abone olmak hizmet iken, başka bir dönem konserlere gitmek, kermeslere yardımcı olmak ya da sorgusuz-sualsiz hicrete gidebilmek hizmet idi. Çünkü mü’min zamanının çocuğudur ve her devrin ihtiyacı da bir birinden farklıdır. Haliyle, hizmet etmeye niyetli kişiler öncelikle yaşadıkları zamanı çok iyi okumalı, o çağın dilini anlamaya çalışmalı.

Zira her insan muhatabına göre bir dil belirler günlük hayatında. Kişinin kendisinden büyüklerle konuştuğu dil ile bir bebekle konuşurken kullandığı dil bile aynı değildir bu manada. Ya da bir arkadaşıyla konuşurken kullandığı üslup ile bir amiriyle kullandığı üslup da farklıdır. Yani insanın içinde bulunduğu mekâna ve muhatabına göre dili ve hali farklılaşır. Farklılaşmak durumundadır da. Aynen öyle de hizmet erlerinin bulundukları mekânlara ve muhataplara göre yeni bir dil geliştirme ve oralara uygun bir hizmet yöntemi geliştirme zorunlulukları vardır. Dün itibariyle Türkiye’de, Orta Asya’da ve Afrika coğrafyasında kullandığımız hizmet metotlarını bu manada tekrardan gözden geçirmemizde fayda var.

Çünkü yeni muhataplarımıza ne sahip olduğumuz okullarımızla ne eski toplumsal organizasyon şemamızla ne de eski yöntemlerimizle tesir etme imkânımız yok. Bunu baştan kabul etmeli ve ona göre alternatif yollar bulmalıyız kendi içimizde. Çünkü bu insanların eğitimleri bizden çok daha iyi. Sosyal aktivite organizasyonları çok daha uzun vadeli. Organizasyon yapma becerileri ise çok çok gelişmiş. Sahip oldukları evrensel insani ve ahlaki değerler bizden çok daha yüksek. Güven, söz verme, sözünde durma, bir işi sonuna dek yapma, yalan konuşmama, hayatın her alanında düzenli olma, temizliğe riayet etme gibi özelliklerinin yanlarından bile geçemeyiz biz mevcut halimizle. O zaman buralarda nasıl hizmet edeceğiz? Ya da nasıl hizmet etmeliyiz? Veya şöyle de sorabiliriz: Bunlarda olmayan ve bizde olan şey ne? İşte bu soruya verilecek cevap, buradaki hizmet şeklimizi ve kullanacağımız dili ve üslubu da tayin edecek bizatihi.

Öncelikle bu tespiti yapmadan, buralarda istendik bir hizmet yapma şansımız pek de yok gibi. Eskiyi inatla sürdürme çabası dar ve kısır bir dairede kendince devam eder bir süre ve her mutassıbın karşılaştığı akibetle sönüp gider sessizce. O sebepten bu noktada etraflı bir gözleme, ciddi bir tefekküre ihtiyaç var hizmetimiz adına. Şunu kabul etmelyiz ki, bizler düne kadar hep hizmet referansı ile bir yere gider ve o referansın gölgesinde kendimizi anlatırdık muhataplarımıza. Beşeri ilişkilerimizi bile onun yardımıyla kurardık etrafımızla. Yaşadığımız mahallede, oturduğumuz binada hizmetten olmanın avantajıyla saygı ve hürmet görürdük. Bir okulun veya üniversitenin veya başka bir kurumun bilmem neyi idik düne kadar. O etiket hürmeti ikili ilişkilerimizi kurar hatta o sayede birkaç adım  da önden başlardık hayata. Oysa artık o lüksümüz de kalmadı. Ve yaşanılan mağduriyetlerimiz haricinde buradaki muhataplarımıza anlatacak, gösterecek ve tabiri caizse yaslanılacak bir duvar da yok arkamızda. Artık eskisi gibi böyle bir duvara ihtiyacımız da yok aslında. Yani, bundan böyle çevremizle olan ilişkimizi, sahip olduğumuz insani değerlerimiz, ahlaki tavrımız, her şerait altında korumak durumunda olduğumuz üslubumuz, huyumuz, karakterimiz ve kişiliğimiz tayin edecek.

Zira Üstad hazretlerinin yaptığı sıralama içinde iman, hayat ve şeriat safhaları var malum. İman safhası, hakikatlerin derlenip, neşredilmesi idi. Ve o fedakâr insanlar, en ağır şartlar altında bu görevi yerine getirdiler hakkıyla. Hayat safhası ise, o düsturların büyük bir maddi güç ile kurumsallaşma yoluyla tatbikinden ibaretti. Ve böylece geniş kitlelere ulaşılma imkânı doğacaktı. Hizmetin ilk evresi de çok şükür bunu yerine getirdi. 170 ülkeye gidilerek bu aşama da gerçekleştirildi. Üçüncü evre ise şeriat safhası. Yani kitlelerin bu gördükleri hakikatleri benimseyip yaşama dönemi. Peki, bütün bunları nasıl görecekti diğer insanlar? Görmesi için öncelikle bu değerleri duymaları lazımdı. Sağ olsun, bazıları yaptıkları zulümlerle bunu bütün âleme duyurdular bizlerin yerine. Ve şimdi insanlar bu duydukları şeyleri bizzatihi görmek istiyorlar pratikte de. Düne kadar bunu kurumlarla göstermeye çalışıyorduk ve işimiz kolaydı ama artık kurumlar da kapandığına göre bu değerleri kim, nasıl gösterecek bu yeni muhataplarına? İşte o yüzden Mevla, o hakikatlerin etrafında dünden beri gezip duran hizmet erlerini bir vesile ile serpti batı dünyasının bağrına özenle.

Artık, bir sonraki aşama için o insanların temsil vakti geldi, çattı. Hizmetimiz bu demde bu yani kısaca. Bu ise uzunca bir sürece tabi. Bu istikamette uzun vadeli ilişkiler kuracak herkes bulundukları yerlerdeki kişilerle, komşularıyla, kurstaki hocalarıyla, çocuğunun okulunda bulunan insanlarla ve diğerleriyle. Bu süreçte tüm gözler üzerlerinde olacak. Bu kişilerin, diğer insanlarla olan irtibatlarını neyin üzerine bina ettikleri izlenecek. Ne kadar maddiyatçılar, ne kadar menfaat üzerine ilişki kuruyorlar ne derece çıkar ilişkisiyle hareket ediyorlar özenle takip edilecek. Etraflarıyla ilişkilerindeki tavır, davranış, üslup ve kullandıkları dil gözlemlenecek. Muhataplarına karşı muhafaza ettikleri nezaket ölçüleri süzülecek. İş yaparken ki hassasiyetleri, helal-haram  sınırlarına bakılacak. Komşuluk hukuku adına ölçüleri izlenecek. Onlar gibi bu ülkeye gelenlerden farkları ne izlenecek. Mesela bazıları gibi çalışmadan yatmanın yollarını mı arıyorlar, yoksa bir önce dil öğrenip hayata atılmaya mı çalışıyorlar izlenecek.

“Ben farklıyım” demek kibir emaresidir. Ama onlar sizler adına “bunlar diğerlerinden farklı ” derlerse, işte o zaman hizmet temsil edilebilmiş demektir. Bunu dedirtecek olan da başkası değil bizleriz yine. Ve bu süreç ise sanıldığından uzun mu uzun olacak. Bunu iyi idrak edip, sabırla arının kovanına her gün sabırla ve özenle polen taşıdığı gibi çabalamalı. Sürecin sonunda muhataplarımıza, onlardan farklı bir şey sunabilmişsek eğer, işte o zaman bu içinde yaşadığımız yeni mekânın ve zamanın hizmetini yapmış olacağız kendi adımıza. Böylelikle İsevi ruhanilerle el ele yürünecek bir sonraki aşamada da sahada olmuş olacağız yeniden. O sebeple, ferdiyeti esas alan bir sürece girdik hep birlikte. Bu, herkesin başına buyruk hareket etmesi demek değil, yanlış anlaşılmasın sakın ha. Bu süreç herkesin ferdan ferda yaşadığı çevrede bu zamana dek öğrendiği hizmete ait değerleri hakkını vererek temsil etmesi demek. Bunun için de bir başkasının sana şunu yap, bunu yapma demesine de gerek yok aslında. Çünkü komşularınla ilişkini, arkadaşlık çevreni sen inşa edeceksin tek başına. O yüzden ferdiyet devri bunun adı da. Bunun için önceki dönemlerde olduğu gibi toplu programlara, geniş katılımlı aksiyonlara, şaşaalı organizasyonlara da ihtiyaç yok. Yapsan bile onların bu yeni pazarda pek de alıcısı yok.

O yüzden, kendi içimize dönüp evvela manevi bir tekâmüle ihtiyacımız var. Sonrasında ise yol ve kader arkadaşlarımızla asgari müştereklerimizi terketmeden haftada bir irtibatı kesmeden görüşmelerimize devam etmeli ama haftanın geri kalan 6 gününde ise bu yaşadığım beldede hizmeti nasıl hakkıyla temsil ederim derdiyle yanıp tutuşmalı ve hiç bir falso vermeden yaşamamız lazım. İşte bugün, buraların bizden beklediği gerçek hizmet bu.

Bu süreçte, zamanı iyi okuyamayan, geldiği yerlerde görüp yaptıklarını hala buralara taşıma derdinde olan kimileri de eski alışkanlıkları devam ettirmek isteyecektir şüphesiz. Ama kabul etmeliyiz ki, o yapı oraların hizmeti adına lazımdı, burada ise onların bir işlevi olamaz zira buradaki muhataplarımız çok farklı. Bunu iyi görebilmeli. Ve yeni döneme göre şekil almasını, konumlanmasını bilmeli ki mevcut hizmet trenini kaçırmayalım. Hizmet treni yine yoluna devam ediyor, aksama yok. Sadece yeni istikamete göre makas değiştirdi. Eski güzergâhta bekleye ısrar edenler daha çok beklerler. Bu yeni hizmet trenine binmek isteyenler de eski alışkanlıklarından vaz geçip, yeniden yapılanmalı. Belki öncelikle trene binebilmek için bir bedel ödeyip biletlerini almalı. Sonrası ise ya nasip…

DAMLALAR

21 Haziran 2022

SOKAK MÜLTECİSİ

21 Haziran 2022

  1. Bence acimasiz bir deneme olmus…insanlarin alistiklari seyler, nefislerinin tercihi degildi..onlarin da bir efsunlu hali vardi…
    “gemisini yuruten kaptan”, “herkes kendi yoluna”…”haftada bir takilalim, sonrasinda herkes kendisi tirmalasin”…bu mu yani?

    Cevapla
  2. Söylediğiniz hususlara aynen katılıyorum ve bu hususlarin hazmedilebilmesi adına çok değerli buluyorum.

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir