HİÇ KUYUSU

HİÇ KUYUSU

Ali Akkız / Tanzanya

Seyyahın birisi çölde seyahat ederken açlıktan ölmek üzere olan bir adama rastlamış. Derhal atından inip susuzluktan dudakları çatlayan adama kırbasından su ikram etmiş. Su içince biraz olsun canlanan bu adama azığında bulunan ekmeğinden bölüp vermiş. Uzun süredir çölde olduğunu düşündüğü bu adamın elbisesinin paramparça olduğuna şahit olunca üzerindeki ridasını vermiş.

Adam yiyip içtikten sonra kendine gelir gelmez bir fırsatını bulup seyyahın kılıcını kaptığı gibi atını da vermesini istemiş. Seyyah müthiş bir şok yaşamış: “Ne yapıyorsun? Senin yardım eden adama teşekkürün böyle mi?” demiş.

Adam, “Uzatma! Atını istiyorum!” demiş.

Büyük hayal kırıklığı yaşayan seyyahın adeta kolu kanadı kırılmış. Seyyahın şaşkın bakışları arasında adam ata atladığı gibi sürmüş.

Seyyah, adamın arkasından seslenmiş: “Bir dakika lütfen!”, demiş. Atın üzerindeki adam dönüp ne söyleyecek diye dikkat kesilmiş.

Seyyah, “Seni çölde ölmek üzereyken buldum. Susuzdun, suyumu paylaştım; suyum sana helal olsun! Açtın, ekmeğimi paylaştım; yedin, helâl olsun! Çıplaktın, elbisemi paylaştım; giydin, helâl olsun. Kılıcım, hatta atım da sana helâl olsun! Ama bir şey var ki onu asla helâl etmeyeceğim. O da kalbimdeki yardım etme duygusu… Onu öldürdün! Bu haram olsun! Çünkü bundan sonra yardıma muhtaç insan görürsem, bu duygum öldüğü için, onlara yardım edemeyeceğim. Bu haram olsun!” demiş.

Hizmet Hareketi yıllardır dünyanın dört bir tarafında cehalete karşı okullarla, zarurete karşı işadamları dernekleri ve yardım kuruluşları ile iftiraka karşı diyalog dernekleriyle çorbada tuz veya baharat mesabesinde gayretlerde bulunuyor. Tanzanya’da da kurban, gıda yardımı, ikinci el elbise, kuyu, okul ve yetimhane tadilat, tamirat ve tefrişatı gibi her yıl yarım milyon doları geçen bu yardım faaliyetlerini dinleyen yerel bir yetkili şaşkınlıkla, “Bunu biz bilmiyoruz. Siz mutlaka dillendirmelisiniz. Bu miktar yardımı, hem de her yıl düzenli olarak devletler bile yapmıyor.” demişti.

Bu gayretler bir atımlık değil, sürekli, her yıl yapıldığı için müthiş bir tecrübe birikimine de sebep oluyor. Bir çok yardım kuruluşu, yardımların %80’ini kendi masraflarına, kalan %20’sini yardıma kullanırken, Hizmet kurumları bu oranın tam tersini başarmakla diğer kuruluşlara örnek olmaktadır.

Doğu Afrika’nın bu yemyeşil ülkesinde önceleri okullar bünyesinde yapılan yardım faaliyetleri daha sonra ‘Time to Help Tanzania’ adı altında organize edilmeye başlandı. Bazen bir yetimi sevindirirken, bazen bir köyün su kuyusuna kavuşmasına şahit oluyoruz. Bazen başka kıtalardan yiyecek paketi dağıtanlara eşlik edilirken, bazen kurban bayramlarını ailelerinden çok uzakta, yardıma muhtaç insanlara et dağıtarak kutlayanları görüyorsunuz. Time to Help Tanzania, yardımsever insanlarla yardıma muhtaç insanlar arasında yıllardır köprülük yapmakta. Köprünün görevi iki tarafı bir araya getirmektir.

Aslında her yardım faaliyeti ayrı bir hikaye. ‘Köprü’nün görevlerinden birisi şeffafiyet içerisinde veren elle alan eli buluşturup, insanların yardım etme duygularını istismar etmeden hizmet etmekse, diğeri de sanırım bu hikayeleri hayır sahiplerine ulaştırmak. Bu takdirde onların yardım etme duygularını katlamış, hayır potansiyeli olan insanları da harekete geçirmiş oluyorsunuz. Son 7 yılda yaşanılan onlarca hikayeden üçünü paylaşmak istiyorum. Üçü de su kuyuları ile ilgili…

Time to Help Almanya’dan bizi arayıp Tanzanya’da hem günlük kullanım hem tarım hem de hayvancılık için büyük çaplı bir kuyu açmak istediklerini söylediler. Epey bir maceradan sonra Bagamoyo Bölgesi’nde bir köyde 50 ton kapasiteli bir kuyu açıldı. Açılış törenine köylüler, mahalli idareciler ve Su İdaresinden bir hanımefendi katıldı. Program yerel dans ve şarkılarla hayli renkli geçti. Hanımefendi törende anlamlı bir açılış konuşması yaptı:

“Bu suyun kıymetini en çok hanımlar olarak biz biliriz. Çünkü evin ihtiyaçları, özellikle su, bizim omuzlarımızdadır. İçecek su tedariki, yemek hazırlama, ev temizliği, bulaşık, çamaşır yıkama evde kadına aittir. Bazen bunun için 3-5 kilometre sırtımızda bebeğimizle her gün gidip gelmek zorundayızdır. Bu suya en çok biz kadınlar seviniriz. Teşekkürler Time to Help.”

Tanzanya’yı ziyarete gelen bir hayırsever, “Bizim de Afrika’da bir kuyumuz olsun, Afrika’daki insanlara bir faydamız olsun.” deyip konu komşudan, akrabalardan, misafirlerinden, az-çok demeden para toplamış ve bir kuyu parası olan 3600 avroyu denkleştirmişti. Yardım edenlerin listesini de tutmuştu. Listeye baktım 1 TL, 5 TL, 10 TL veren de vardı; 100 dolar, 200 dolar veren de… Toplamda 133 kişiden para toplamış, getirmişti. Kuyuyu bir okulun avlusunda açtırdık. 133 ismi tek tek kitabeye yazmak zor oldu, ama onu da başardık. Sade bir törenle okul müdürüne teslim ettik.

Aktaracağım üçüncü hikaye en ilginciydi:

Hollanda’da yaşayan bir yardımsever Türk, kuyu açılması için para göndermişti. Amerika’dan, Peace Island’dan gençler bir yetimhanenin tefrişatı ve tamiri işini üstlemişlerdi. Gelip bizzat çalıştılar. Açılış törenine ben de gitmiştim. Ertesi günü gençler Hollanda’dan gelen yardımlarla yapılan 4 kuyunun açılışına katılacaklardı. Benim misafirim olduğu için katılamadım. Yardımları koordine eden Yusuf Bey’den açılışla ilgili fotoğrafları paylaşmasını rica ettim. O da bana bir düzine fotoğraf göndermişti. Fotoğraflardan biri dikkatimi çekti. Kuyunun kitabesinde yaptıran kişinin ismi yerinde ‘Hiç” yazıyordu. Hayırsever, muhtemelen Türkiye’de son 5 yıldır yaşanan cadı avından endişe ettiği için isminin yerine ‘Hiç’ yazdırmıştı. Çünkü insanlar Türkiye’de, Moğolistan’da kurban hissesinde ismi olduğu için fişlenip hapse atılıyordu. Kendisi Hollanda’da yaşıyordu ama belki de akrabalarının başına bir şey gelmesinden korkuyordu. Veya Hollanda’da yaşayan bazı Türkler tarafından taciz edilmek istemiyordu.

Açılışa gençlerle beraber okuldan öğrenciler de katılmıştı. Onlardan birinin aktardığına göre en çok ilgiyi Hiç Kuyusu görmüştü. Köylüler üç harften oluşan ismin anlamını merak etmişlerdi. Öğrenince de çok şaşırıp sebebini sormuşlar. İzah edince, “En çok duayı ‘Hiç’ aldı,” dedi o öğrenci.

Bu bana dinin özünde bulunan, tasavvufta teşvik edilen, insanlardan bir insan olmanın sayısal değeri olan ‘sıfır’ olmayı çağrıştırdı. Tebessüm ettim. Çünkü her şeye rağmen insanımız doğru bildiği şeye, hayır yapmaya devam ediyordu.

Yaşanan süreç bize ‘sıfır’ olmayı yaşayarak öğretiyordu. “İyiliği yap, denize at, balık bilmezse Halık bilir”di.

‘Hiç’ten korkulurdu. Sacit Arvasi Bey’in enfes bir şekilde ifade ettiği gibi: “Kardeşim ben sıfırım. Bana çarpan yok olur”du.

TÜRKÇEDE FATİHA KELİMELERİ

28 Mayıs 2021

Yorumlarınız

  1. “Hiç Kuyusu” yazınızda sıra “Hiç” e gelince aklıma Fuzuli de geldi Nâbî de. Demek ki şartlar bazen insanları olumlu manada ‘hiç’liğe de itiyor. Ne güzel…
    Kaleminize sağlık hocam. Hatıralarınıza da.

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir