BALERİN VE KIR ÇİÇEĞİ

BALERİN VE KIR ÇİÇEĞİ

EDİBE SENA

Odanın köşesinde duran müzik kutusunun üst kısmında, ince bir altın şerit boyunca uzanan pürüzsüz bir kapak vardı. Kapak, hafif bir çıtırtıyla açıldığında, içeriden gelen hafif esinti odayı doldururdu. Kutudan yükselen melodiler, sessizliği parçalayarak odaya huzur verirdi. Müzik kutusunun içi, küçük bir balerinin dans etmesi için özel olarak tasarlanmıştı. Zarif bir balerin figürü, yavaşça kendi ekseninde dönerken müziğin ritmiyle uyum içerisindeydi.

Ancak güneş daha doğmamıştı ve kimse balerini izlemeye gelmemişti. Bu nedenle kapalı kapağın ardındaki balerin, sahnede usulca seyircilerini bekliyordu.

Gecenin sessizliği, içeride bekleyen balerin için fazlasıyla rahatsız ediciydi; her gece, aklındakilerden kaçmaya çalışırdı. Ancak kaçmak istediği düşünceler illaki bir yolunu bulur, usulca müzik kutusundan içeriye sızarlardı. Sonuçta, kutunun kapağı aralanıp onun dans etmesini sağlayacak olan kişi gelene kadar, içeride yalnızdı. Yalnızlığı, hoşlanmadığı düşünceler için içeriye bir yol açardı.

İnsanların onu alkışlayıp gülümseyeceği küçük bir dakika bile onun için çok önemliydi. Bu onun hayatında öylesine değerli bir yer almıştı ki, sürekli kendini beğendirme, takdir edilme çabası içerisindeydi. Bağımlısı olduğu duyguları tatmin etmek için kendi kendine oluşturduğu o sahneden asla inmiyordu. Gece gündüz durmaksızın sergilediği yüzü o kadar çok benimsemişti ki, o yüz artık kendi benliği hâline gelmişti.

Oynadığı rol asla bitmiyordu ve o rolden çıkmak da istemiyordu. Bunun gerçek mutluluk olmadığını kendisi dahi unutmuştu. Alacağı birkaç dakikalık alkış, kendi kişiliğini kaybetmekten daha önemli ve değerli geliyordu ona.

Sahnede en mükemmel hâliyle durduğunu zannederken, salonun ışıkları kapandığında kabullenmek istemediği gerçekle baş başa kalıyordu balerin. Onu dans ederken izleyen hiç kimse yoktu çünkü o salon bomboştu. Böyle anlarda, kendisini hapsettiği bir gerçekliğin içinde olduğunu bir kez daha fark ediyordu. Görmek istemediği gerçekle baş başa kaldığını hissediyordu.

Kutunun kapağından sızan ışık gözünü aldığında, güneşin doğmaya başladığını anladı. Heyecanla oturduğu yerde doğruldu; belki de birazdan insanlar uykularından uyanacak ve ondan dans etmesini isteyeceklerdi. Sonra da balerinin zarifliğine hayran kalarak tekrar ve tekrar onu izlemeyi dileyeceklerdi.

O an gözleri, kapağın açık kalan kısmından, vazodaki çiçeklere ilişti. Karşıdaki sehpaya özenle yerleştirilmiş oldukları hâlde suyun içerisinde öylece duruyorlardı. Bir sürü çiçek vardı, hepsi de birbirinden farklıydı; kimisi daha büyüktü, kimisi daha küçük. Kimisi rengarenkti, kimisi de tek renk. Ancak balerinin ilk dikkatini çeken çiçek, diğerlerine göre çok daha farklıydı. Diğerlerinin gösterişli güzelliğine rağmen sessizce bir köşede duruyor ve doğanın sade güzelliğiyle tüm dikkati üzerine çekiyordu.

Bu çiçek, beyaz bir kır çiçeğiydi.

Balerin, bir an için, kendi yaşamının karmaşasına karşı çıkmış gibi hissetti. Bu kır çiçeği, balerinin aksine, herhangi bir beklentiye veya izleyiciye ihtiyaç duymadan, sadece doğanın bir parçası olarak sessizce var oluyordu. Balerin, kendini bu güzellik karşısında minicik hissetti, ancak bu, aynı zamanda içinde bir özlem uyandırdı. Kendisi sadece takdir edilmek ve sevilmek için istemediği bir kişiliğe bürünürken karşısındaki kır çiçeği, hiçbir şey yapmadan her gün sevgi görüyordu. Suyu değiştiriliyor, büyümesi için güneş alacak yere koyuluyordu. Kendisi olduğu için değer görüyordu, kimsenin onu umursamadığı bir sahnede alkışlanmak için çırpınmıyordu.

O gün, dansını izlemek için kutunun kapağını açtıklarında, balerini bulamadılar. Onu bir daha gören olmadı. Arkasında bıraktığı tek şey o boş sahne ve bir de not olmuştu. Artık ne salon ne de insanların beklenti dolu bakışları anlamlı geliyordu balerine. O gün ilk defa, kimsenin onu izlemesini beklemeden, kendi kendine müzik kutusunun soğuk duvarları arasında dans etmişti. Nasıl mutlu olacağını bir kır çiçeğinden öğrenmişti.

İnsanlar, merak dolu gözlerle balerinin bıraktığı notu açtıklarında, tek bir cümleyle karşılaştılar;

“Belki de gerçek dans, içimdeki müziği dinleyip kendi ritmimle dans etmemdir.”

KURBAN MEVSİMİ

25 Haziran 2024

İSTANBUL

25 Haziran 2024

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir