RIZKIN  YOLU

RIZKIN YOLU

Özlem ÖZ / İngiltere

Her yıl okulların açılacağı gün yaklaştıkça içerisinde tarifi imkansız bir heyecan yaşardı. Küçük bir kız çocuğu iken okulun açılmasın nasıl heyecanla beklediyse, öğretmen olduğunda da aynı heyecanla öğrencilerini bekliyordu.

O  yıl birinci sınıf okutacaktı ve yeni öğrencileriyle tanışacaktı. Müdür Bey’den sınıf listesini alır almaz yaka kartlarını hazırlamıştı. Öğrencileri için minik hediyeler düşünmüştü . Hatta bayram alışverişi gibi kendisine yeni kıyafetler bile almıştı .Okulun açılacağı sabah erkenden sınıfına gidip her sıraya şekerleri balonları koymuştu çoktan. Sınıf kapısına da kocaman bir gülen yüz çizmişti. Her şey hazırdı. Zil sesi ile birlikte bahçeye çıktı. Velileriyle birlikte sıra olmuş öğrencileri görünce tebessümle onları selamladı. Annelerinin arasında kaybolan öğrencilerinin yarısını bile görememişti aslında. 48 öğrenci  bir o kadar da anne hatta bazılarında baba, kardeş de eşlik ediyordu bu ilk günün heyecanına. Neşeli, meraklı, belki biraz tedirgin bir ortam vardı bahçede. Her yıl yaşanan bilindik 1.sınıf, birinci gün halleriydi bu. Kısa bir törenden  sonra öğrenciler yeni arkadaşları ve ilk öğretmenleriyle  sınıflara çıktılar. Herkes istediği yere oturdu öğretmen masanın üzerindekilerini alabileceklerini söyleyince öğrenciler meraklarına eşlik eden aceleyle küçük paketleri açtılar ve çikolatalarını afiyetle yediler. Kimisi rahattı kalkıp çöpünü  attı çöp kutusuna, suyunu içti…Birkaç öğrenci dokunsan ağlayacak durumda, olan biteni öylece izliyor biran evvel dışarı çıkmak istermişçesine sırada tedirgin tedirgin oturuyordu. Her birinin ayrı ayrı dünyasında bu günkü misafirleri öğretmenleriydi. Öğretmen de tüm öğrencileri tek tek gözlemliyordu. Öğretmen sınıf listesindeki isimleri okuyup yaka kartlarını tek tek taktı. Öğrencilerinin şefkatle saçlarını okşayıp onları yerlerine gönderdi.

İşte bu hikayeyi yazmamıza sebep olan kahramanımızla öğretmenimizin ilk tanışması da diğer öğrenciler de olduğu gibi yaka kartını takarken oldu. Öğretmen Onun ismini okuduğunda kimse yanına gelmemişti, ismi tekrar okudu.  “Evet çocuklar bu kartın sahibini buraya bekliyorum.” deyince kalkıp yanına gelmişti bu mahçup kız. Birkaç yaş büyük alınmış okul kıyafeti üzerinde emaneten duruyordu. Ayakkabıları yürürken ayağından çıkacakmış gibiydi. Yeniydi ama büyüktü.

İsmi Sümeyye .Hiç konuşmazdı .Dersleri dinler ,ödevleri yapar ,hiç parmak kaldırmazdı. Sorulan sorulara kısaca ve ancak yanına gittiğinizde duyabileceğiniz bir ses tonuyla cevap verirdi. Okul açılalı bir kaç hafta olmasına rağmen ne bir arkadaşı vardı, ne de tenefüste bahçeye çıkıp dolaşıyordu.

Öğretmeninin her türlü ısrarına rağmen beslenmesini yemiyor, çoğu zaman açmıyordu bile. İlk başlarda okula uyum sağlamakta zorlanıyor herhalde diye düşündü öğretmen. Zaman geçtikçe durumun değişmediğini gördü . Annesini arayıp müsait bir zamanda okula gelmesini istemişti. Ertesi gün annesi okula gelmişti. Öğretmen anneye Sümeyye’nin okuldaki genel durumu ile ilgili bilgiler verdi. “Bu durumun sebebi ne olabilir bunu öğrenmek istiyorum. Okulla ya da evle ilgili sıkıntılar mı yaşanıyor, merak ediyorum.” dedi.

Aile birkaç ay önce şehre göç etmişti. Babası ise Sümeyye’nin apartman görevlisi idi. Apartmanın kalorifer dairesinde ki lojmanda kalıyorlardı. Üç kardeşlerdi ve en büyükleri Sümeyye idi. Annesi Sümeyye’nin buralara hiç alışamadığını söylüyor ve ekliyor evde de hiç konuşmaz oldu kardeşleriyle bile oynamıyor eskisi gibi . Bize küstü çocuk. Köyden hiç gelmek istemedi .Orda arkadaşlarıyla okula gitmek istedi. Ama olmadı. Nenesini ,dedesini çok özlüyor sadece onlarla konuşuyor telefonda. Köpeği ,tavukları ,yeni doğum yapan kediyi soruyor  onlara hatta ne yemek yediklerini bile merak ediyor.

Annesinin dilinden Sümeyye  böyleydi işte. “Keşke kendisi de anlatsa içinde yaşadığı hüznü, özlemi…” diye geçirdi içinden öğretmeni.

 Öğretmen bir yol haritası belirlemek için rehberlik servisi ile iş birliği yapılması gerektiğini söyledi anneye. Çok geçmeden rehberlik servisi Sümeyye ve ailesi ile işbirliği içerisine girdi. Uyum süreci hem hızlanmış oldu ,hem de çocuğun yüzüne vuran mutsuzluğu da biraz olsun yerini tebessüme bırakmış oldu..

Bir gün öğretmeni Sümeyye’yi yanına çağırarak bazı kağıtlar verdi. “Baban isterse bu kağıdı doldurup bana geri göndersin.” dedi. O yıl valilik okullar aracılığı ile maddi açıdan zorlanan ailelere eğitim öğretim harcamaları için nakit para yardımı yapacaktı. Okul idaresi sınıfında maddi imkansızlıklar yaşayan öğrenci olan varsa onlarla bir liste oluşturalım, demişti. Öğretmenin de aklına Sümeyye’nin annesinin anlattığı maddi zorluklar gelince bu listeye onun da adını ekledi ve formu Sümeyye ile babasına gönderdi.

Ertesi gün Sümeyye babasının gönderdiği formu öğretmeninin masasına koydu ve hiçbir şey söylemeden yerine gitti. Form boştu ve birde kağıda yazılmış bir not vardı . “Hoca hanım bizi düşünüp böyle bir şey yaptığınız için size teşekkür ediyorum. Çok şükür ben çalışıyorum ve evimizde çorba kaynıyor. Böyle bir yardıma ihtiyacımız yok .Hiç mi yardım edilecek öksüz, yetim çocuk yok .Onlar varken bu yardımı almak bana düşmez .Hem unutmayalım ki Allah rızka kefildir, onun kefil olduğu şeyden bizim hiç şüphemiz yok.”

Öğretmen bu notu okuyunca çok ama çok duygulanmıştı. Sümeyye’nin beslenmesini düşündü, okul içi yapılan ücretli etkinliklere katılamayışını, hala yazlık ayakkabılarıyla okula gelişini ve daha birçok şeyi… Bu yardımla belki okul ihtiyaçlarını daha kolay giderebilirler diye düşünmüştü. Yetim ,öksüz çocuklar ve şehit aileleri zaten bu tür yardımların en başına yazılıyordu okulda. Bir yandan da ihtiyaç sahibi olmadan sabah okul girişinde öğretmenin yolunu kesip yardım almak için ne gerektiğini soranları düşündü öğretmen.

……

Şimdilerde  zahiren rızkının kesilmesiyle imtihan olan yüzbinler “Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’ın üzerine olmasın!” (Hud, 11/6) ayetinin hakikatini yaşıyorlar. Mağdur ve mazlum olmanın Allah katındaki kıymetinin şuurunda olarak, şekva etmeden imtihanı yüklenmesi ve dahi bu zorlu yollarda ubudiyet vazifesini aksatmadan belki daha da artırarak bir duruş sergileyen bu insanlar maddi manevi rızıklara muhatap oldular oluyorlar.

KHK ların şokunu atlatan, atlatamayan bu güzel insanlar kimseye muhtaç olmamak için “Bana bir urgan verin ve pazarın yolunu gösterin.” diyen muhacir gibi işe koyulmuştu. Kimisi ticaretle uğraştı. Kimisi alanında ferdi çalıştı .Kariyerine yurt dışında devam edenler oldu yada orada başka imkanlarla yoluna devam edenler oldu.

Elbette tüm bunlar kolay olmadı .Nice sıkıntılar yaşandı .İnsanın burun kemiğini sızlatan acılar yaşandı yaşanmaya devam ediyor. Dünya dar-ı imtihandır asıl olan bu imtihandan geçer not almaktır. İmtihandan ders çıkarıp kendini oldurmaktır. İşte bu imtihanda kimsenin rızkı kesilmedi. Rızık veren Allah’tır o değişmedi. Belki rızkın geliş yolu değişti…

ÖZLEM GÜLÜ

21 Ekim 2021

SON NEBÎ’DEN AHİR ZAMAN HABERLERİ – II

21 Ekim 2021

Yorumlarınız

  1. İnsanın nasibinden ötesi yok. Herkesin rızkını verir Yaradan.
    Kaleminize sağlık…

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir