BEKLENEN MEHDİ Mİ YOKSA DECCAL Mİ?

BEKLENEN MEHDİ Mİ YOKSA DECCAL Mİ?

Dr. ADİL EMİR

30 Temmuz 2019 tarihi itibariyle “Günün İncileri” adlı Twitter adresindeki @MehdimiDeccalmi adlı hesabımla arşivlemeye başladığım haberleri, 31 Aralık 2022 tarihi itibariyle tamamladım. Aslında arşivleme işlemine “Başkanlık” seçiminin hemen arkasından başlamıştım ama yapılan saldırılarla önceki üç hesabımı da kapattırdılar. Haliyle oralardaki bir yıllık arşivim de gitti. O dönemde aleyhte bir paylaşıma dahi tahammülleri yoktu. Aleyhte yapılan neredeyse her haberi, anında emniyetin, içişleri bakanlığının ve iletişim başkanlığının hesaplarını etiketleyip sizi hedef gösteriyor ve hemen hesabınıza saldırıyorlardı. Oysa ne bu birimlere karşı yapılan bir hakaret, iftira ne de yalan vardı paylaşımlarda. Paylaşımların hepsi medyaya düşen haberlerden oluşuyordu. Ama dediğim gibi ona dahi tahammül edemiyorlardı.

Gerçek görünmesin, bilinmesin hatta silinsin istiyorlardı. O yüzden de kapatıp çöktükleri medya kuruluşlarından, devletin köklü kurumlarına kadar hemen arşiv silme işlemi yapıyor, kendi geçmişlerini internetten temizlemek için kanunlar çıkarıyor, karanlık tarafları bilinmesin istiyorlardı. Bu sebeple doğru haberlerden ve gerçeklerden ölesiye nefret ediyor ve onları önceleyenleri de adeta düşman gibi görüyor ve anında saldırıyorlardı. O yüzden ben de mecburen daha korunaklı son hesabı açarak arşivlemeye sessiz, sedasız devam ettim. Bu çalışma, yaklaşık üç buçuk yıl süren dini bir grubun siyasi hırsıyla toplumda oluşan etkilerinin açık istihbarat denilen medyadaki “literatür taraması” tekniğiyle oluşan haberlerin derlemesidir.

Hesaba girenlerin de göreceği gibi ilk dönemlerde neredeyse günde otuza yakın haber arşivlendiği oldu. Bu arşivlemeler için de genellikle T24, Aktifhaber, OdaTV, Medyaradar, Shaber, Sözcü, Haberdar, Cumhuriyet ve Anadolu Ajansı gibi internet sitelerindeki haberlerle Twitter’daki haberler kullanıldı. Bahsedilen süre zarfında on iki binden fazla haber arşivlendi. Bu haberlerin tasnifi, gruplanması, bazılarının ayıklanması gibi süreçler için ise yaklaşık altı ay çalışıldı.

Kitabın başlıklarını ise tamamen bu haberler üzerinde çalışılırken ortaya çıkan tasnifler oluşturdu. Tamamen haberlerin birbirleriyle ilişkilerine göre ortaya çıkan akış, bizi ister istemez böyle bir tasnife götürdü. Nihayetinde ise elinizdeki çalışma ortaya çıktı.

Haber taraması ve tasnifi yaparken dikkatimizi ilk önce çeken şey medya haberleri oldu. Herkesin ağız birliği yapmışçasına “Yandaş Medya” diye tanımladığı medyanın fonksiyonunun, sanıldığından da fazla olduğu gerçeği karşıladı bizleri. Devletin olanca gücüyle tekeline aldığı medyanın olaylar karşısındaki duruşu, hükümeti korumaktan başka amacı olmadığını adeta ispatlarcasına ortaya koyduğu tavrı ile karşılaştık. Elbette alt başlıklarında yandaş medya kanallarının örneklerini, medyaya ve dolayısıyla topluma yapılan baskı, sansür ve yasaklarını gördük. RTÜK kanalıyla devletin eline nasıl bir sopa aldığına şahit olduk. Bu haberlerin üç yıllık seyrini toplu halde okuduğunuzda sizler de buna şaşıracaksınız.

Daha sonra ise haberler bizi “AKP” başlığına doğru sürükledi. Haberler arasında dolanırken bir “AKP’li Prototip” ile karşılaşıyorsunuz. Hangi olaylar karşısında nasıl davrandığı ve neden öyle davranmak zorunda olduğunu ispatlarcasına kendisini gösteren bir prototip bu. Sözüne güvenilmeyen, çok rahat U-dönüşü yapabilen, dini, milli ve kültürel bütün değerleri hiçe sayan bir tip. Kendilerini ülkenin sahibi sayan ve onu elde tutmak için de yapamayacağı hiç bir şey olmayan bir yapı. Rüşveti, yolsuzluğu, hırsızlığı geçtim, adam öldürmeyi bile kendilerine yararı varsa davadan gören bir zihniyet. Kendi beceriksizlikleri görülmesin diye etraflarındaki kabiliyetli insanları kıyıma uğratmayı vazife sayan, kendi kadrolarını oluşturmak için liyakat ve kaliteyi önemsemeyen bir kafa. Kumar, esrar, uyuşturucu, şatafata müptela olmuş ve paçasını bundan kurtaramayan bir kitle.

Bütün bu dediklerimin kronolojik olarak haberlerini tek tek okuduğunuzda sizler de göreceksiniz ne demek istediğimi. Günlük haber akışı arasında unutulup giden haberlerin sıklığını fark edince, insanın içi ürperiyor adeta. Bu kadar da olamaz dediğiniz aslında ne varsa hepsini yapmış ve yapıyor adamlar. Bu başlığın altına “AKP’li Belediyeler” ile “AKP’li Memurlar” da otomatikman girdiler. Rejimin nasıl parti devletine döndüğüne de o başlıklar altında şahitlik edeceksiniz.

Kurdukları vakıflar da medyaya düşen haberlerle kendilerini hissettirince ister istemez “TÜGVA, TÜRGEV ve ENSAR” haberleri de yerlerini aldılar. O vakıfların asıl icraatlarını altındaki haberlerden okuyunca “Bu kadar da olmaz” diyeceksiniz bir kez daha. Bu tür haberlerle sabah-akşam muhatap olan vatandaş da farkında olmadan AKP’lileşmiş. Bu tezi ispatlayan haberler de eminim çok şaşırtacak okuyucuları.

AKP’nin mevcudiyetini koruması için müracaat ettiği tehdit, şantaj, dövme haberlerini içeren bölüm de çok ilginç. Adım adım nasıl bir korku imparatorluğu kurulduğunu görüp, gözlerinize inanamayacaksınız. Sonrasında ise devletin kanunları nasıl sündürüp bu hedefi için onları oyuncağa çevirdiğini “Kayyım” haberleri ile anlayacaksınız. TOKİ’yi nasıl mahalle bakkalına çevirdiklerini, Kızılay’ı nasıl aile şirketine döndürüp içini boşalttıklarını izleyeceksiniz.

“Benim Vatandaşım” diye ortaya çıktıkları her işte aslında vatandaşa kazık attıklarını, onu bir vampir gibi sömürüp, vatandaşın iliğinde kan kalmayıncaya kadar sömürüp posasını çıkardıklarını okuyacaksınız. Çünkü vatandaşın lehine olan hemen her önergeyi reddettiklerini ve bu önergelerin seksenin üzerinde olduğuna şahit olacaksınız. Devamında ise nasıl bir soygun düzeni kurulduğunu hakka’l yakîn idrak edeceksiniz. İhale oyunu ile hedeflenen rantlar için “Millet Bahçesi” gibi balonların nasıl tek tek patladığını, eldeki paraların nasıl iç edildiğini, deprem gibi bir dertlerinin olmadığını görüp küçük dilinizi yutacaksınız.

Baskı ve yasakların geldiği noktaya hayret edecek, “Katar” ile yatıp kalkanların yumuşak karınlarını görecek, torpil, atama, ayrımcılık, yandaşlar, liyakatsizlik, kadrolaşma ve kakistokrasinin kralına şahit olacaksınız.

Bütün bunların gölgesinde AKP’nin vatandaşla nasıl dalga geçtiğine şahit olacaksınız. Rejimin kuklasına dönüşmüş bürokrat ve memurlarla AKP’li Bakan ve parti yetkililerinin her sıkıştıkları yerde 8-9 yaşındaki çocukların aklına nispet yaparcasına yaptıkları açıklamaları okuyup şaşırıp kalacaksınız. Bu kadar da aptallık olmaz diyeceksiniz. Ama maalesef bütün o demeçlerin medyaya düştüğünü görüp ne diyeceğinizi bilemeyeceksiniz.

Erdoğan, başlı başına bir başlık, tahmin edebileceğiniz gibi. Değişik dönemlerde yaptığı ve birbirinin neredeyse %100 zıttı açıklamaları okuyacaksınız. “İtibar” kılıfı altındaki talanı yaşayacaksınız. Irkçılığın ülkede devlet eliyle geldiği noktaları görüp korkacaksınız. Kürtlere, Ermenilere, Suriyelilere, Alevilere ve KHK’lılara yapılanlar karşısında, tepki verip sessiz kaldığınız için insanlığınızdan utanacaksınız. Bir de “Benim Vatandaşım” bölümü var ki onu ancak o bölümü okuyunca göreceksiniz.

Sonrasında ise bakanlıklar tek tek karşılayacak sizi. Elbette ki ilk bölüm ‘Ekonomi’nin. Birileri her gün ara vermeden “Pik yaptık, Şahlandık, Avrupa bizi kıskanıyor…” derken onlara asıl en iyi cevabı bizzat ekonomik göstergelerin kendisinin verdiğine şahitlik edeceksiniz. Ama bizler hızla akan haber akışı arasında meğer çoğunu gözlerden kaçırmışız. Cari açık, bütçe açıkları dolar fiyatları, altınının roket gibi gidişi, işsizlik oranları, sosyal yardım artışları, faturalar, vergiler, zamlar, icra ve iflas haberleri, intiharlar ve dahası “Yalan konuşuyorsunuz” demiş bas bas bağırarak bizlere ama bizler duymamış, duyuramamışız. Üç yıllık haberlerin ay be ay sıralamasına bakıp tekrardan düşünün aslında ne kadar hızlı bir şekilde ülkenin altının oyulduğunu. Elbette o bölüm “Damat” başlığı ile tamamlandı ortaya koyduğu performansla.

Bir sonraki başlıkta ise İçişleri Bakanlığı, Soylu’nun nezaretinde açtı kapılarını bizlere. Milletin içini nasıl dışına çıkardıklarını da bu bölümde okuyacaksınız. Özellikle Soylu’nun tanımıyorum dediği kişilerle ortaya çıkan haberleri, nerede bir ahlaksız varsa poz verdiği resimleri bir kez daha kimlerle muhatap olduğunuz hakkında derli toplu bilgilendirecek sizleri.

Özellikle araştırma yapılan dönemin doğal dört başlığını da korona piyangosu olan Sağlık Bakanı, orman yangılarının fatihi(!) Tarım ile Çevre ve Orman Bakanları ve yine korona döneminin hediyesi Milli Eğitim Bakanı oluşturdu.

“Şehir Hastaneleri” ile yapılan vurgunları, imara açmak için yakılmasına müsaade edilen ormanları, çöken EBA’nın altında kalan Eğitim Bakanlığıyla yeniden tanışacaksınız. O süreçlerde verilen demeçleri, yapılan açıklamaları okuyup insanlığınızdan bir kez daha utanacaksınız. Aklınıza sık sık Ali Bulaç’ın o meşhur sözü gelecek “Bunlar Moğollardan sonra ülkenin başına gelen en büyük musibetmiş.” diyeceksiniz.

Adalet Bakanlığı ise AKP döneminin doğal başlığı. Çünkü zıtlar her daim birbirini hatırlatır. Zulmün olduğu yerde adalet elbette aranır. Adaletsizliğin ispatı ve 15 Temmuz’un kendi dillerinden kumpas olduğunun anlaşılacağı haberlerle de o bahis kapanıyor.

Kapanışı ise “Diyanet” yapıyor. Siyasete payanda olmuş bir dini yapının siyasileri nasıl canavarlaştırıldığını, bu misyon için nasıl paraya boğulduğunu, bir noktadan sonra artık din ve diyanetten eser kalmadığını okuyacak ve diyanet çalışanlarının maalesef iğrençlikleriyle de kitabın kapağını kapatacak ama kendinize ihtimal uzun süre de gelemeyeceksiniz.

Sonuç bölümünde ise 5. Şua’da Bediüzzaman Said Nursi’nin tespitlerinin eldeki haberlerin eşliğinde sağlamasını yapacak ve karşınızdaki muhatabın aslında kim olduğunu daha net bir şekilde görmüş olacaksınız.

Üzerinde yaklaşık üç buçuk yıl çalışılan ama nerdeyse on gün içinde yazımı tamamlanmış olan bu kitabın eminim ki okunması da aynı hızla olacak, eline alanlar bitirmeden kitaptan ayrılamayacaklar. Çünkü her bir başlık bir sonrakini meraklandıran haberlerden oluşuyor. Geçmiş zaman içinde bir şekilde karşılaştığınız ve üzerinde düşünmeden okuyup geçtiğiniz haberleri destekleyen başka haberleri de görünce ister istemez zihniniz sizleri alıp başka yerlere götürecek. Devamındaki başlıkları merak edecekseniz şaşırarak.

Sonuç bölümünün son kısmını ise bundan sonra bu zihniyetten beklentilerimiz oluşturacak. Kitabın sonuna geldiğinizde, oraya kadar okuduklarınız neticesinde az-çok tanıdığınız bu kafanın bundan sonra neleri nasıl yapacağını sizler de tahmin ediyor olacaksınız.

Böyle bir çalışma her ne kadar güncel politik bir durumun dini sosyoloji açısından incelenmesi gibi görünse de aslında doğrudan insanların imanlarına bakan hem de çok ciddi bir yanı var. Şu kadar diyeyim kısaca; ebedi imanı kaybetme ve kazanma tercihini yapıyor insanlar aslında farkında olmadan. İşte bu çalışma o konuda su götürmez, medyaya düşmüş, açık kaynaklardan herkesin okuduğu delillerden reel bir analiz yapıyor bizlere. O açıdan, siyaset sosyolojisinin dini bir topluluk üzerinden çalışılması gibi görünen bu çalışma aslında tamamen imana ait bir çalışmadır geldiği nokta itibariyle. Bu yüzden de 2019 ila 2022 yılları arasını kapsayan ve bir dönem çalışması hüviyetinde olan bu kitabın gerekli ilgiyi göreceğinden şüphe duymuyorum. Bakalım size göre muhatabınız kim? Karşınızdaki kişi İslam âlemi tarafından beklenen bir ‘Mehdi mi?’ yoksa milletin başında bir bela olan ‘İslam Deccalı Süfyan mı?’

17 Mart 2023, Almanya

NOT: Bu yazı aynı isimle çıkan kitabımızın giriş kısmıdır. Kitaba ulaşmak için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz.

KADİR GECESİNDE

19 Nisan 2023

BAYRAM DUYGULARI 1

19 Nisan 2023

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir