BİZİM HİKAYEMİZ

BİZİM HİKAYEMİZ

Tuba ÖZDEMİR

Bugün yirmi yedi mart sevgilim!

Dört yıl önce tam bugün takmıştık yüzüklerimizi. Amma da utanmıştık, hatırlıyor musun? Böyle bir günde girmiştin  hayatıma. Bir anda birbirimizin her şeyi olmuştuk. Sahi nasıl olup  bitmişti, hatırlıyor musun? Bir anda isminin yazılı olduğu yüzüğü takmıştım parmağıma ve onunla beraber yüreğim de sana ait olmuştu. Hem gözüme hem de kalbime senin muhabbetinle teselli inmişti. Sonra çok olmadı zaten ayrılık gelip çattı. Yıllarca kavuşamayacağımız anın sancılarıyla irkildik. Biliyor musun, senin tutuklandığın saatlerde teyzem bana gelinlik modelleri gösteriyordu. O günün sabahında gidip bakacaktık. Bir yandan da annemle ev eşyaları alıyoruz. Beğendiğim eşyaların fotoğraflarını sana atıyorum ama sen cevap vermiyorsun. Meğer cevap veremiyormuşsun. İçten içe kızıyorum sana. Babanı arıyorum, merkeze gittiğini ve telefonu evde unuttuğunu söylüyor. “Ama benim canım öyle bir şey yapmaz ki.” diyorum. Baban geçiştiriyor. Ben de ona inanmak istediğim için üstelemiyorum.

Hala dipdiri, geçmedi o acı. Bu aralar içimde yine tutuklanma korkusu… Geceleri rüyalarımda hep hücredeyim. İzbandut gibi adamların simalarıyla uyanıyorum. Hazır değilim ki buna. Hoş insan nasıl hazır olsun? İlk tutuklandığımda çok karmaşıktı her şey. Bir labirentin içinde yol bulmaya çalışıyordum adeta. Bilmediğim,  dahası çoğumuzun önünden bile geçmediği, hakkında hiç bir bilgi sahibi olmadığımız bir yere gidiyordum. Hani derler ya, insanın akıbetini bilmediği yere gitmesi daha kolaydır, diye. Şimdi biliyorum. Nasıl bir ytere gideceğimi biliyorum ve korkuyorum. Ara ara belgesellerde fare görsellerine bakmaya çalışıyorum, korkumu yenmek için. Ya yine koyacakları koğuşta fare olursa… Ya yine yalnız kalırsam… En kötüsü de senin sesini duyamamak uzun süre. Bu en ağırı.

Sahi bütün bunlar bir kabus mu? Eğer bir kabussa çok uzun sürmedi mi? Tahammül sınırlarını aşmadı mı? Kalbimin, acı cenderesinde param parça olduğu hissiyle ayakta durmaya çalışıyorum.

Bahar geldi. Fakat biz de mevsimler ne de farklı, değil mi? Her bahar en ağır kış gibi. İnsanlar dışarıya akın ederken ben odama, yüreğimin kuytu köşesine çekiliyorum. Yüzünü güneşe dönen her çiçek soğuk avlunun hissiz taşı gibi. O yüzden hayatta her şey göreceli. Kimine göre kış yaz…Kimine göre bahar ayaz….

İnsan nasıl bir muallaklar silsilesi, anlaşılması zor. Bir anda her şey değişiyor. Bir anda terörist damgası yiyip,  eline daha önce belki de sadece  televizyonda gördüğü kelepçe takılıveriyor. Anlayamıyorsun bile ne olduğunu. Bir cani gibi oradan oraya sürüklenmeye bir cevap veremiyorsun. Biz kitaplarda okuyup hüzünlendiğimiz manzaranın ortasında bulmuştuk kendimizi, artık olayların birer öznesi idik. Ne zaman bitecek bütün bunlar? Ben sana ne zaman kavuşacağım, bilmiyorum ama bir kavuşma hikâyesinin özneleri de biz olacağız.  Bizim hikayemizi  biz yazacağız.

YORGUN İRADELER

9 Nisan 2022

MÜBALAĞA

9 Nisan 2022

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir