AĞAÇ KABUĞU YEMEK

AĞAÇ KABUĞU YEMEK

Hazan AKARSU / Almanya

Kahverengi yapraklar zor seçiliyor artık yeşil yaprakların arasından. Bahar gelmiş neredeyse. Bir kaç kuş cıvıltısı… Ve beyaz yapraklı çiçeklerin insan elinin ziyan etmesine rağmen kusursuz kalabilen sanatıyla bakışıyorum. Gözlerim ağırlaştıkça ağırlaşıyor. Artık kalemi elimde tutamıyorum. Her ne kadar tadından hazzetmesem de bir fincan kahve içmek geliyor içimden.

Babam ince bulgur alacağını söylemişti kahvaltıda. “Bugün bir çiğ köfte yoğuralım.” demişti. Kahvenin suyu kaynarken beyaz mutfak dolabına bakındım. Dediği gibi, almıştı. Fincanıma biraz kahve koyduktan sonra neredeyse yarısından çoğunu sütle doldurdum. Kahvenin hatıra dolu kokusu beni alıp yedi yaşıma, dedemden dondurma parası istediğim zamanlara götürse de, o acı tadını olabildiğince sütle kapatmaya çalışırım.

Aklıma geldi birden, sahi, asma yaprakları yeşermiş midir? Geçen sene annem, turşu bidonlarına sıkıştırdığı yaprakları balkonun bir köşesine üst üste koymuştu. Daha bu Ramazan Bayramı’nda misafirler için onlardan bir tencere sarma yapmış, yanına da bol fındık ve cevizli baklava açmıştı. Annemin mutfakta yürüttüğü en iyi mantık: “Elin değmişken bir kaç tepsi daha baklava aç.” ya da “Aynı hamurdan başka bir çeşit daha yap.” Böylelikle annem, elinde hazır oklava varken baklava ve sarmanın yanına bir de kıymalı ve peynirli su böreği yapmıştı. Aslında bazı hesaplara göre ister bayram, ister herhangi bir gün olsun, biz ‘ağaç kabuğu yemeliydik’. Halbuki ağaç, bu zamana kadar ya elimin altında ki kağıtla kalem, ya aldığım oksijenin kaynağı, ya da dalından meyvelerini kopardığım cömert bir el olmaktan başka bir şey olmamıştı. Bazen düşünüyorum da hesaplarda bir karışıklık olmalı. Bizi ağaç kabuğu yiyecek kadar muhtaç hale getirme planları yapan, şu cüzî iradeli, aciz  insanlar, kime kafa tutuyor ki? O, kusursuz kelâmında zaten dememiş mi;  “Zulme uğradıktan sonra, Allah yolunda hicret edenlere gelince, Biz dünyada mutlaka onları güzel bir yere yerleştiririz. Halbuki bilirlerse ahiretin mükafatı elbette daha büyüktür. (Nahl 41).”

Peki, bilmezler mi kendilerinden olmayanları ağaç kabuğu yemeye mahkum edecek kadar zalimleşmekten korkmayan bu insanlar, Yüce Kelâmı? Bilirler elbet. Hatta en iyi şekilde bildiklerini iddia ederler.  Kalplerinde egonun pençe izi duran bu insanlar, daha da ileri gidip  “Kimse bizden daha iyi bilemez Yüce Kelâm’ı.” derler. Etraflarındaki kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen kağıttan topluluk ise her dediğini onaylar onların. Tıpkı Pamuk Prenses masalındaki cadının aynası gibi. “Ayna ayna , söyle bana, var mı bu dünyada benden daha iyisi?” Aynanın cevabı hep aynıdır: “Asla efendim! Sizden daha iyisi yok bu dünyada!“

Oysa aynalar olduğu gibi gösterir her şeyi, aynıyla. Fakat korkar masaldaki cadının aynası. Hakikati söylediğinde kırılmaktan korkar. Bu yüzden göz yumar yalanlara. Bu yüzden hiç sevmediği cadıya övgüler dizer. Karanlık bir odanın köşesinde, değersiz bir hayatı sürdürebilmek için kendisi olmaktan vazgeçer ayna. Fıtratının bütün özelliklerini kaybetmiş, yalancı bir mahluka dönüşür. Oysa aynalar, her şeyi olduğu gibi göstermek için vardır.

Çocukluğumda, uyurken annemden dinlediğim, Pamuk Prenses masalındaki  yedi cücelerin cüce evine sığınmak zorunda kalan prensesin haline ağlarken, bir gün kendi ülkesinden kaçıp, daha önce sadece haberlerden duyduğum bir ülkeye sığınan ben, acıklı bir masalın yaralı prensesi olacağımı asla bilemezdim. Eminim babamla annem bana prensesim diye seslenirken bu günleri kast etmemişlerdi.  Çok şükür ağaç kabuğu da yemiyorum. Ömrüm boyunca ne cadı olacağım, ne de o korkak ayna. Yürüdüğüm yolda kararlı olup caymazsam   “O”  da söz vermişti bana. Bunu şimdilerde  zenginleşen sofralarımızdan da anlıyorum zaten.

MEVSİMLERDEN LEYLAKTI

15 Haziran 2021

STRESE DAYANIKLI NESİLLER

15 Haziran 2021

  1. Sevgili Hazan Akarsu,
    Genç yaşında olgun bir dimağla hadiseleri kritik edebiliyor ve yazarak herkesin istifadesine sunuyorsun düşüncelerini. Tebrik ediyorum. Ümidim o ki, sizler böyle güzel düşüncelerle doldukça ve yazıyı da buna aracı kıldıkça her şey ve ağaçlar da bize hep kucak açacak daha temiz nefeslerimiz olsun diye.
    Yüreğinize sağlık…

    Cevapla
  2. gönlünüze afiyet….

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir