BİTMEYEN HİKAYE

BİTMEYEN HİKAYE

Özgür EĞİLMEZ / Almanya

Cezaevinde bir arkadaşımız hep “Ya kapımızı polis değil Azrail çalsaydı ne yapardık?” derdi. Pişmanlığın fayda vermeyeceği hesap gününden önce, “Allah bizlere günahlarımızdan arınmak ve temizlenmek için bir fırsat verdi.” dedik ve o zor günlere dayandık. Kabre konulunca nasıl kimseye ulaşamıyor ve sesini duyuramıyorsan, orada da uzunca bir süre kimseye sesimizi duyuramadık ve ulaşamadık. Orada bir nevi kabir ve berzah hayatını tecrübe ettik. 

Zor bir imtihan süreci yaşandı, yaşanıyor ve farklı şekillerde yaşanmaya devam edecek. Cennetin ucuz olmadığını ve cehennemin lüzumsuz olmadığını iliklerimize kadar hissettik. “Ben yalnızca Allah’a dayanır ve güvenirim, tevekkül O’nadır, O bana yeter.” diyenlerle, bir zalime dayananların mücadelesini yaşadık ve şahit olduk, tarihin her döneminde yaşanmış olduğu ve şahit olunduğu gibi.

Bu mücadelenin bu ülkeyi yeniden ayağa kaldırma ve Allah’ın adını tüm dünyaya duyurma adına olduğuna ve bu uğurda mücadele edenlerin yaşadıkları sıkıntıların boşa çıkmayacağına inananlar, “Dayanacağız, sarsılmayacağız, geri dönmeyeceğiz, tereddüt etmeyeceğiz ve endişeye kapılmadan yolumuza devam edeceğiz.” dediler ve ettiler. Bu mukaddes yükü taşıyamayacak olanlar ise savrulup gittiler.

Görünür sebeplerin tükendiği ve herkesin bir köşeye dağıldığı günlerde “Allah var gam yok.” diye iman tazeleyenlerle, “Ama nasıl olacak.” diye şüphelerinin altında kalanların,

Allah, “Kendi dostlarını şeytanın dostlarının elinde ve tek başlarına bırakacak değildir.” diyenlerle, şeytanlaşmış insanlara sırtını dayayanların,

Bizi görevlerimizden alıp, Medreseyi Yusufiye’ye koyanın bir zalim değil, Rabbim olduğunu, bunun bir imtihan vesilesi olduğuna inanan ve sonunda çıkaracağına iman edenlerle, “Makamım, malım, mülküm ve evlad-ü iyalım…” diye zulme ortak olanların ve sesini çıkarmayanların,

Bizim de gücümüzü makamdan ve maldan aldığımızı sanarak, gücünü makamdan ve maldan alanların,

Sığındıkları örümcek ağından (mal, mülk ve iktidar)  daha çürük olanlarla, yıkılmaz ve sarsılmaz olan Allah’a sığınanların,

Ne kadar büyük ve güçlü olursa olsun hiçbir dünyevi iktidarın kalıcı olmadığını bilenlerle, tarihi gerçekleri unutup güce ve iktidara dayananların değişmeyen mücadelesidir aslında..

Diğer bir deyişle; güzel günleri idrak ettiğimizde ayakları kaymayacak ve gözleri bulanmayacaklarla, o günleri aramızda yaşasalardı bozgunculuk çıkarmaktan başka bir faydaları olmayacak ve bizi fitneye düşürmek için aramızda koşup duracakların ayrıştığı, tahkiki iman sahipleri ile taklidi iman sahiplerinin, elmas ile kömürün ortaya çıktığı dönemdir bu dönem.

Tarihin her döneminde yaşanmış ve yaşanmaya da devam edecek olan hakikattir bu yaşananlar. Dolayısıyla, Mümin ile münafığın, iman ile küfür mücadelesinin, zalim ile mazlumun yaşadıklarının bir hikâyesidir bu. “Çay koy keçeli yeniden başlıyoruz.” diyenlerin, kandan irinden deryaları aşma azminde olanların, hiç durmadan yürüyenlerin, asrın gariplerinin hikâyesidir.

Nazım Hikmet’in dediği gibi alçaklığın, hainliğin, ikiyüzlülüğün, kısaca kokuşmuşluğun at oynattığı bir dönemde, teslim olmadan, boyun eğmeden, sürünmeden ve el etek öpmeden yaşayanların hikâyesidir.

Kısaca, iyi ile kötünün Habil ve Kabil’den beri devam eden bitmeyen mücadelesinin bir hikâyesidir bu dönem.

YÜK ARAYIŞ ALDANIŞ

30 Nisan 2022

İÇERİYE MEKTUPLAR - 2

30 Nisan 2022

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir