HİZMET HAREKETİNDE YAŞANANLARA DAİR

HİZMET HAREKETİNDE YAŞANANLARA DAİR

YUSUF ÜNAL

Son günlerde Hizmet Hareketi içindeki tartışmalara dair söylemek istediğim birkaç şey var:

1- Ebuseleme olayının kişisel olarak başladığını ancak pusuda bekleyip açık arayan, Hizmet Hareketine karşı skor peşinde koşanlar tarafından tepe tepe, insafsızca ve hoyratça kullanıldığını görüyorum. Ebuseleme cinnet geçirir gibi eline hançeri almış hem kendine hem önüne kim çıkarsa ona saplayıp duruyor. Buradan müspet bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum, masumlar daha çok zarar görüyor/ görecek.

2- Kimi gazeteci ve akademisyenlerin ‘hakikat’ arayışında olduğuna inanmıyorum. İş inada binmiş, nefis ve enaniyetler devreye girmiş gibi görünüyor. Bu arkadaşlar tribünlere oynuyor gibi görünüyor ve başta ep’çiler/itirafçılar olmak üzere bütün gayrimemnunları etraflarında topluyorlar. Gazetecilik fetiş haline getirilmiş, oysa ondan daha üstün değerler vardır. Şu durumda en büyük hakikat masum ve mazlumların gözetilmesi olmalıdır. Zalim ayağını gelip boğazımıza basmışken ‘ama bizim de…’ sayıklamaları sırtında yumurta küfesi taşımamakla yahut saflıkla izah edilebilir.

3- Tüm bunlar olup biterken çoğunun ihlas ve samimiyetinden, gayret ve fedakarlığından emin olduğum ‘abiler’in göz göre göre gelen krizi yönetemediklerini görüyor, onların hatırını âlî tutmakla birlikte süreçteki tutumlarını savunamıyorum.

4- Hizmet’in bittiğini veya bölündüğünü düşünmüyorum. Aksine bir toparlanma sürecinde olduğunu müşahede ediyorum. Bazı gazeteci arkadaşların Hizmet’in bittiği/bölündüğü yönündeki ilanları şahsî birer mülahazadan ötesi değildir. Onlara kalsaydık AKP rejimi şimdiye kadar otuz kere bölünmüş ve bitmişti. Geçmişte yaptıkları haberlerden aldıkları haklı şöhretleri bu tür arkadaşlara din, sosyoloji, psikoloji, felsefe, spor, tarih gibi her konuda ‘hüküm verme’ cesareti veriyor ki buna Tuğçe Kazazlaşma yahut Nihat Doğanlaşma sendromu diyebiliriz.

Bununla birlikte Hizmet Hareketinde bölünme değil ama kopmaların olduğu da bir hakikat ve bu bağların yeniden tesisi için dişe dokunur hamlelerin yapılamadığını düşünüyorum.

5- Bu tartışmaların Hizmet mensuplarının kuvve-i maneviyelerini bozduğu, şahs-ı manevilerini zayıflattığı; dostları kahrettiği, düşmanlara halay çektirdiği ortada. Buradan çıkış hizmet ilkelerine tutunmakla olur. Neydi onlardan bazıları:

– Hakkın hatırı alidir.

– Haklı da olsa münakaşayı terk etmek fazilettir.

– Kardeşlerimiz hakkında hüsnüzan esastır.

– Hizmet’in sahibi Allah’tır ve bizim hedefimiz onun hoşnutluğudur.

Dahasını sizler ekleyebilirsiniz…

Sonuç olarak; Hizmet bizim için hava gibi su gibi muhtaç olduğumuz bir şeydir. O gerçekten bitse biz yeniden bir araya gelip ‘yeni bir Hizmet’ inşa etmek zorundayız. Bu mümkün olmadığına yahut yolu çok uzun olduğuna göre elimizdeki Hizmet’e sahip çıkmak, onun eksiklerini gediklerini gidermek, onu kurda kuşa yem etmemek boynumuzun borcudur.

Tüm bunları yaparken fitneye düşmemek, fitne çıkarmamak gibi bir endişeyi akıldan hiç ama hiç çıkarmamalıyız. Çünkü ahir zamanda yaşıyoruz ve ahir zamanın bütün fitneleri üstümüze üstümüze geliyor.

Hatırlayalım, fitne zamanlarıyla ilgili Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve vesellem bizi nasıl uyarmıştı: “İleride birtakım fitneler meydana gelecektir. O zaman oturan kişi, ayakta durandan; ayakta duran, yürüyenden; yürüyen de koşandan daha hayırlıdır. Fitne çıkarmaya yeltenen kişi kendisini o fitnenin içinde buluverir. Kim de (fitneden kurtulup) sığınacak bir yer bulursa hemen oraya sığınsın.” (Buhârî, Fiten, 9)

Buraya kadar okuduysanız şu ayet ve hadisleri de hatırlatayım:

“Bilmediğin şeyin ardına düşme, çünkü göz, kulak ve kalp hepsi sorumludur, mutlaka sorguya çekilecektir.”(İsra, 17/36)

“İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen ve dediklerini kayda geçen bir melek hazır bulunmasın.”(Kaf, 50/18)

“Kişiye, yalan olarak, her duyduğunu anlatması yeter!” (Müslim, Mukaddime 5)

“Bilin ki, Allah, gönlünüzdekileri bilir. Bu sebeple Allah’tan sakının.”(Bakara, 2/235)

HOCAEFENDİ İNSAN MI?

2 Haziran 2024

ŞEDDAT

2 Haziran 2024

Yorumlarınız

  1. Sayın yazar Yusuf bey;
    Nihat Doğan ve Tuğçe kazaz isimlerini yazıp neden gıybet ediyorsunuz ve bizi bu gıybete ortak ediyorsunuz,kimden öğrendiniz bu şekilde yazınıza örnekleme getirmeyi,kaş yaparken göz çıkarmayın lütfen…

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir