SÜREÇ NEDİR

SÜREÇ NEDİR

NİZAMETTİN BOLAT

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) “(Ahirzamanda ) benim ismim dünyanın her bir köşesine, çadırlara varıncaya kadar, bir kere daha ulaşacaktır.” buyurmuştur. Ahirzaman dünyanın son yüzyılı demektir. Risale-i Nur’da Bediüzzaman’a göre kıyamet ayetlerinin işaret ettiği tarih Hicri 1545, Miladi 2121 tarihini gösterir (Allâhu âlem). Yani son yüzyıla gireli üç yıl olmuş.

Son müceddit Hz. Bediüzzaman’ın Risale-i Nur’ların neşriyatları ile temellerini attığı îlây-ı kelimetullah hizmeti, son asır Hizmet Gönüllüleri ve vazifelileri ile 30-40 yıllık bir gelişim ile sosyal hayatın birimleri içerisinde belli bir potansiyele ulaşmıştır. Bu potansiyel tohumların bütün dünya tarlalarına serpilip saçılması için güçlü bir fitne görünümlü fırtınaya ihtiyaç vardı. Çünkü Hizmet insanları kendi iradeleri ile dünyanın her bir yerine hicret edip oralara yerleşip, oralarda ölüp kalabilen, sahabeyi kiram hazretlerinin, iman ihlas ve azmine yeterli düzeyde sahip değillerdi.

Yüce Allah ‘cebr-i lütfi’ olarak herkesi zaruri bir hicrete mecbur etti. Bir taraftan da bu büyük dava içerisine bir menfaat vesilesi ile girmiş insanların geçen Hizmet yılları içerisinde, ‘şahsi kulluklarında lakaytlıklarının olması, haram helal hassasiyetlerine dikkat etmemeleri, davalarının gündem ve görüşmelerine bile tenezzül edip gelmemeleri, gayret ve fedakarlıklardan gafletle uzak kalmaları’ gibi üç ana sebep çerçevesinde büyük bir elenme, tasfiye olma, budanma ve cüruflardan temizlenme dönemlerine mâruz kalmışlardır. Yüce Yaratıcı bu üç meselede elinden geldiği, gücünün yettiği kadarı ile gayret eden herkesi korumuş, kollamış, sabır ve sekine ile onlara ikram ve iltifatta bulunmuştur. Bu üç özellikten gafil, nifak üzere olanları ise kendi hallerine bıraktığı için onlar da hem Allâh’a hem peygamberine, günümüz itibarı ile de Hizmet büyüklerine ve kardeşlerine karşı suizan, gıybet ve tenkide kendilerini koy vermişlerdir.

Hatırlıyorum bir esnaf kardeşim, süreç öncesi, mütevelli toplantısının yapılacağı ve ciddi bir kalabalığın olması gereken yere çok az kimsenin gelmesi üzerine bu duruma çok üzülerek beni telefonla arayarak bu acı verici gafleti haber vermişti. Mütevelli toplantısı demek ne demek? Yüce Allâh’ı bütün dünya insanlığına, sevdirme ve tanıtma maksatlı bir araya gelip yapılan istişare… Çok üzülmüş ve büyük bir felaket ve elenme çok yakındır diye düşünmüş ve içim burkulmuştu.

Evet Kur’an-ı Kerim’de bahsi geçen Talut-Câlût olayında nehir suyu içerek elenenler ve Tebük seferi gibi zorlu mücadeleler; sapla samanı, mü’ min ile münafığı, liyakatli ile liyakatsizi, samimi ile sahtekârı, sâdık ile haini ancak bu büyük imtihanlar ayırıp saflaştırabilir. Böylesi dehşetli bir ortamda, yaşama gayesi menfaat olan bütün münafık ve liyakatsizler iftiracı olup karşı tarafta yerlerini alırlar. Muzır haşeratların zehirlenip yok olması gibi dökülüp , layık oldukları çöplüklerde yerlerini alırlar. Geride kalan az gurup ise Kur’an’da buyurulduğu gibi “Nice az guruplar Allah’ın yardımı ile zafere yürürler” ve feth-i mübine yepyeni bir tazelenme, yepyeni bir aşk ve iştiyakla, gençleşmiş dinçleşmiş ve dirilmiş olarak en büyük gayelerine doğru adımlar atmaya başlarlar.

“Allah müsaade etmeden hiçbir musibet isabet etmez” ayet-i kerimesinden de çok iyi biliriz ki, merhameti ve hikmeti sonsuz olan yüce Allah her kimin başına ne vermişse, kimilerini çile, ızdırap ve imtihanlara tabi tutmuş, kimilerini dünyanın her bir tarafına tohum olarak saçıp savurmuş ve oraların yabancı iklimlerinde can, mal ve sığınma zorlukları ile imtihan etmişse, Allah en doğrusunu, en güzelini, en hayırlısını ve en hikmetlisini dilemiş ve yapmıştır.

Ölenler olmuştur. Onlar süreç şehididirler. Yakınları, onların şehid babası, şehid annesi, şehid eşi ve şehid çocuğudurlar. Mallar, canlar ve bütün sermayelerin en yüksek bir baha ile satın alındığı, ömür denilen kısa ama en kıymetli sermayenin Yüce Allah yolunda çatır çatır, dibine kadar Yüce Allah’a satılıp en zirve makam ve derecelere ulaştığı bu sürece, kim kem gözle bakıp, gaflet ve cehaletle değerlendiriyorsa, çok büyük bir yanılgı içerisindedir.

Kaybedilen can ve mallara, çekilen sıkıntı ve ızdıraplara, zâlimlerin zulüm ve işkencelerinin şiddetine bakarak, kaybettiği dünyevi imkanlarına üzülenler maalesef ne Allah’ı ne kendilerini ne de bütün bir hayatın mânasını idrak edememiş gafillerdir. Böyle düşünenler, başlarına belâ gelince, “Yâ Musa, sen gelmeden önce de bela çekiyorduk, sen geldin yine bela çekiyoruz” diye peygamberleri aleyhinde ileri geri konuşan İsrailoğullarından ne farkları olabilir acaba?

Peygamberlerin, sahabelerin, inancının hedeflerine hizmet etmek için canını, malını bir ömür boyu feda etmiş insanların hayatlarını ve mücadele yolundaki kıssalarını bir ömür boyu iftiharla ibretle okuyup, sonra sıra kendisine geldiğinde, şikayet üstüne şikayet, gıybet üstüne gıybet, itham üstüne itham etmeye kendilerini kaptıranlar, bir an önce tövbe istiğfar ederek, iftira, gıybet ve suizanda bulundukları insanlara karşı dua ve nedamet hisleri ile hareket etmezlerse, maalesef onlarda elenen zavallıların safında elenip dökülürler.

Deme bu neden böyle

Yerindedir o öyle

Görelim mevlam neyler

Neylerse güzel eyler.

Yedi yıla yakın süren Medrese-yi Yusufiye hayatım, ömrümün en kıymetli, en muhteşem, en bereketli günleri idi. Böyle bir süreç, yüceler yücesi şefkatli Rabbimin, benim ve bütün aile efradımın başına kondurduğu binlerce devlet kuşundan çok daha kıymetli bir hazinesi olmuştur.

Yüce Allâh’ın koruyup kazandırdığı herkesi tebrik ediyorum. Düğün bayram etsinler. Çok kar eden esnaflar gibi ellerini birbirine sürüp keyifle rablerine hamdü senalarda bulunsunlar. Çünkü zahmeti bitti, geride sevapları ile mutluluklarını bıraktı. Kaybedilen hiçbir şeye üzülmesinler çünkü kaybettiği zannedilen her şey ahiretin ebedi alemlerinde tamamen bâkileşerek sahibini bekleyen can ve mala dönüştü.

Çile çekenlere sevinilmez ama Bilal-i Habeşî efendimizin şu an en özlediği şey nedir deseniz, dünyaya dönüp tekrar o taşın altına yatıp, “ehad, ehad” demek olduğunu, olacağını, Kur’an bildiriyor. ‘Şehidler tekrar dünyaya dönüp, tekrar tekrar şehid olmayı Allah’tan talep ederler’ mealinde hadis ve ayetler vardır.

Olaylara ve hadiselere nefis ve dünya hesabına bakarsak nifaktır, gaflet ve dalalettir. İmanı bir bakış ve değerlendiriş ise hikmettir, rahmettir, adalettir. Allah zulümden münezzehtir.

Küfür ve dalalet hariç, herhal için Allah’a hamdolsun, vesselam

GURBET

3 Eylül 2024

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir