Prof. Dr. İRFAN YILMAZ
İnsanoğlu dünyada arzı endam ettiği günden beri duygu ve düşüncelerini dile getirme, fikirlerini başkaları ile paylaşmanın yollarını aramıştır. Tabii bir ihtiyaç olan bu hissi insanlar bazen bir mağara duvarına resmettiği bir resimle, bazen bir demet çiçekle bazen de dilin sanata ve naif bir hâle büründüğü şiirle dile getirmiştir.
Şiir, bu yönüyle dilin incelip, az ve öz sözle hislerin en yoğun terennüm edildiği eserlerdir. Bundan dolayı da bir şiirde kullanılan her kelimenin titizlikle seçilmesi, yerli yerinde kullanılması güzel bir şiirin olmazsa olmaz şartlarındandır. İnsanın bam teline dokunacak, yaşanılmış bir ânın tesirli bir şekilde anlatılması hedefine yönelik olarak, bazen bir kelime için yıllarca beklense değer. Mânânın yanında şiirde seçilen kelime ve seslerin âhengi, melodisi şiire ayrı bir güzellik katarken şiirin mûsikîli bir şekle bürünmesini sağlar.
Şekil ve muhteva yönü ile şiir diğer edebi türlerden farklılık arz ederken baharın kadem bastığı, tabiatın rengarenk hâl aldığı bir gün, ağlayan bir çocuğun hüzünlü hâli, vatandan cüdâ düşüp hasret çekilen an, tabiatın cezbedici bir köşesi gibi birçok durum şaire ilhâm kaynağı olabilir. Şairin dilinden söz incilerinin dökülmesine vesile olabilir, onun his dünyasını harekete geçirebilir. Çoğu zaman Akif’in;
Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!
ifadeleriyle dile getirdiği gibi bizler içimizde hurûşan hisleri söze dökmede âcizlik çekerken şâirler bu duygularını suhuletle ortaya koyarlar. Gönüllerimizin tercümanı olurlar. İbrahim Kuzi kardeşimin kaleme aldığı “Tasmalı Adalet” kitabı da bu vasıflara haiz bir eser.
Elbette bir şiirin bahsettiğimiz yönleri yanında, yoluna baş koyulan hak davanın mısralarda neşvünemâ bulması, bir şâirin dilinden mısralara dökülmesi aynı yolun yolcularına, gönüldaşlarına, şâirane ikram olacaktır. Kuzi’nin kitabında yer alan ilk şiiri dünyanın dört bir tarafına dağılmış, din, dil ırk ayrımı gözetmeksizin bütün beşeriyete bir pencereden bakan ve kucak açan fedâkâr hizmet erlerinin yer alması çok anlamlı ve dikkat çekici:
Yetmiş iki milletle birlik oluyorsunuz
Gönül yamaçlarında şölen kuruyorsunuz
Bıkmadan, usanmadan insanlık diyorsunuz
Ak yolun yolcuları, selâm olsun sizlere
Evet, onları yani o Hizmet erlerini siz dünyanın her ikliminde görebilirsiniz. İster Moğolistan steplerinde olsun ister Sibirya’nın dondurucu en kuytu köşelerinde, isterse Afrika’nın kavurucu sıcağında, fark etmez, şâirin dediği gibi ak yolun yolcularının hedefleri hep aynıdır: Hizmet
Muhabbet edersiniz durmadan gündüz gece
Çözülür sâyenizde insan denen bilmece
Hizmette koşarsınız kadın erkek delice
Ak yolun yolcuları, selâm olsun sizlere
1990’lı yıllarda Sovyetler Birliğinin dağılması ile birlikte Hizmet Hareketi erleri tarihte benzeri çok az görülen fedâkârlık örneği sergileyerek binlerce öğretmen, öğrenci ve iş adamı olarak Orta Asya’nın yolunu tuttular. Arkalarına bakmadan bir bavulla yolan çıkan muhabbet fedâileri daha önce Orta Asya’dan batıya gelen Ahmet Yesevi’nin talebelerinin aksine batıdan doğuya hicret ettiler. Onların dünyevî hiçbir beklentileri yoktu. Sadece istedikleri rızâ-yı ilâhî idi. Kuzi’nin dediği gibi çoğu yeleli atlara binip gitti hicret yurtlarından geri dönmedi:
Yeleleri alevden atlara binmişsiniz
Hak yolda canlarımız fedâdır demişsiniz
Hicret diyarlarından dönüp gelmemişsiniz
Ak yolun yolcuları, selâm olsun sizlere
Kutlu Nebi köyünden çıkarıldığı gün Mekke’ye dönüp “Beni senden ayırmasalardı buradan çıkmazdım.” der. Yüce Nebi gibi bu yolun yolcuları hep zorlu imtihanlardan geçmiş.
Kimisi mancınıkla ateşlere, kimisi kuyulara, zindanlara atılırken bazılarının da canına kıyılmış. “Yolun Kaderi” hep aynı, bir tarafta zulmeden, diğer tarafta zulüm karşında dimdik duran hakikat erleri. Kuzi, asırlar değişse de tarihin tekerrür ettiğine dikkat çekmiş mısralarında:
İki büklüm olduk sancı çekmekten,
Her yanımız yara, dayak yemekten.
Ve mahrum ettiler kuru ekmekten,
Gönlümüze keder, âh u zâr yağdı.
Yüklediler yığın yığın dertleri,
Üstümüze saldılar namertleri.
Zindanlara kapattılar mertleri,
Bağımıza, bahçemize hâr yağdı.
Kuzi’nin şiirlerinde dünyanın dört bir tarafına dağılan Hizmet erlerinin duygu ve düşüncelerinin bir şairin penceresinden görmek mümkündür. Mısralarda gezinirken farkına varmadan bazen ümit, bazen hüzün kapınızı çalıyor. Şiirlerine başlık olarak seçtiği “Hüzünlü Yıllar”, “Kemâle Doğru”, “Baharlı Günler” insana ümit kaynağı oluyor.
Prof. Dr. İrfan Yılmaz
NOT: Bu metin, yakın zamanda yayınladığımız İbrahim Kuzi Bey’in TASMALI ADALET isimli şiir kitabına yazılan takdim yazısıdır. Kitap hakkında detaylı bilgiye aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.