İTİRAF ETMELİYİM Kİ

İTİRAF ETMELİYİM Kİ

Ferit Can / Hollanda

Onunla tanıştığımda henüz yirmili yaşların başındaydım. O zamandan beri de benden hiç ayrılmadı. Vefasını yaklaşık otuz yıldır takdir ediyorum. En sevinçli günlerimde bana “Ben de senin yanındayım” der ama kederli, hüzünlü, stresli anlarımda beni bir kez olsun terk ettiğini daha doğrusu ayrıldığını neredeyse hatırlamıyorum. Vefanın olmadığı yerde vedaların anlamsızlığını en iyi bilenlerden olduğu için şimdiye kadar ne veda etmeyi aklına getirdi ne de vefasından ufacık bir taviz vermeyi…

Arkadaşlarım ve yakın çevrem, benden daha çok şikayetçi oldular ondan. Sürekli ondan bir an önce kurtulmam gerektiğini vurguladılar. Bunun için birçok tavsiyelerde bulundular ve bazen de elimden tutup kapı kapı gezdirdiler. Annem sürekli “Evladım daha gençsin sana da yazık artık kurtulmak için sert bir karar almalısın, her şeyin bir çözümü var bununda vardır elbette olmadı yurtdışından bile olabilir.” diyordu. Annemin yanında, ondan zaten hiç bahsetmiyor adını bile anmıyordum. Eminim o da annemden fazla hazzetmiyordur…


Yakın çevreme onunla olan yakınlığımı göstermek istemiyordum elbette ama o rahat durur mu? En olmadık zamanda ve yerde yanıma gelir beni olduğum yerde kıvrandırır ve kendini göstermeye çalışırdı. Zamanla herkes alıştı. Hatta bana hâl hatır soranlar ilk önce ondan bahseder oldular. Zaman, her şeyin çaresi olduğu gibi buna da bir nevi çare oldu. Kabullenilmesi zor olsa da herkes alıştı. Çocuklarımın pek haberi olmasın diye çok uğraştım ama bunu da başaramadım. Onun beni her ziyaretinde kızım ve oğlum yüzlerinde şaşkınlık ve ne yapacaklarını bilemez bir çaresizlikle gözlerimin içine baktılar. Ben de ellerimi yana açarak “Elimden pek bir şey gelmiyor ben ne yapayım?” dedim. Dedim ya onlar da kabullendiler.


Beni en çok üzen de beni onunla görenlerin bana acıyormuş gibi bakmaları. Ben aslında ilk başlarda onu sevmiyordum. Ondan kurtulmak için elimden geleni de yaptım. Başvurmadığım yol yöntem kalmadı. Sonra alışmak sevmekten daha zor olsa da ben de bunu başardım. Ona alıştığım için sevmeye başladım. Bazen “En azından bunu eşim ve çocuklarım için yapmamalıyım…” diyorum. “Dikkat etmeli ve bir an önce bundan kurtulmalıyım…” diye kendi kendime hep söyleniyorum.

Acaba onu seviyor muyum? Galiba evet. Soranlara benim vefalı arkadaşım diyorum. Bazı zamanlar yanıma uğramasa “Hayırdır, kendisini pek unutturmazdı ne oldu acaba? Beni bırakmaya karar mı verdi?” sorusunu soruyorum. Beni terk etmesini ister miyim? Bu soruya herkes “Tabii ki kurtulmalısın yeter artık.” der ama ben “Görüşme sıklığımız azalsın ama kesilmesin istiyorum” nedense.


Bazen gecenin en karanlık ve tenha yerinde beni ziyarete geldiğinde, hemen doğrulup dizlerimi karnıma çekiyor yüzümde acı bir tebessümle “Hoş geldin” diyorum. Elim yatağımın baş ucunda, kitaplığımda yahut arabam veya çantamda her an hazır duran ilaçlarıma gidiyor ve bir tane alıyorum. O benim yaklaşık otuz yıllık arkadaşım, ona kimse kızmasın diye soranlara “midem ağrıyor” demiyorum. Sadece “biraz rahatsızım” diyorum. Ben de onu bırakamıyorum galiba.

FARKINDA OLMAK

21 Ağustos 2022

YAZMAK LAZIM

21 Ağustos 2022

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir