TANIMADIN MI BENİ?

TANIMADIN MI BENİ?

FERİT CAN / HOLLANDA

Üç oda bir salon evde yalnız, tek başına oturuyordu. Üç odalı evin iki odası boştu. Salon ve bir de yatak odasında mobilyalar vardı. Salonda sadece kanepe ve koltuk ile büyük ekran bir televizyonun yanı sıra daha çok üniversite öğrencilerinin kullandığı katlanabilir bir masa vardı. Gününün epey kısmını geçirdiği dizüstü bilgisayarı ya salonda ya da yatak odasında hep açık dururdu.

Aklında hep sorular vardı. Huzursuzdu. Televizyon kumandası ile sık sık oynaması, sürekli kanal değiştirmesi bundandı. Sanki televizyon onu kumanda ediyor gibiydi. Yalnızlığını paylaşacak birilerini mi arıyordu yoksa yalnızlığa gömülmek mi istiyordu tam bilemiyordu. Aslında tam da buydu sorunu, ne istediğini tam olarak bilemiyordu.

Mutfak onun duraklarından biriydi. Acıkmasa da ayakları mutfağa gidiyordu. Buzdolabının kapağını birçok kez açıp kapatıyor sonra salona geçiyor, biraz oyalandıktan sonra banyoda aynanın karşısında yüzünü ilk defa görüyormuş gibi tekrar tekrar inceliyor uzun siyah saçlarından öfkesini çıkarır gibi tarayıp duruyordu. Eline gelen saçlara, durmadan bakıyor ve avucunda sıkıp çöpe atıyordu. Aynada, en çok gözlerine bakıyordu. Gözleri genelde şiş ve kızarıktı. Sebebini biliyordu. Uykusunun düzensizliği ve az uyumasıydı bunun sebebi.

Aynanın karşısından ayrılıp doğruca yatak odasına geçti. Kendini yatağa attı. Ellerini yüzüne kapattı. Uyuması gerektiğini düşündü. Yastığını birkaç kez düzeltti ve neden sonra uykuya daldı…

“Uykusu düzgün olmayanın, rüyası da güzel olmazmış.” derler ya doğru galiba. Yatakta kıvranmasından ve acı çeker gibi yüz ifadesinden, kabus gördüğü anlaşılıyordu. Rüyasında, canavara benzer bir yaratık ona zarar vermese de onunla konuşmak istiyor gibiydi. Cesaretini toplayıp “Sen de kimsin?” diye sorunca aldığı cevap karşısında şok olmuştu.

“Ben senin yıllardır ihmal ettiğin uykunum.” dedi canavar, “Beni bu hale sen getirdin. Bana bakamıyor, korkuyorsun. Halbuki bu benim değil, senin suçun…”

Birden ter kan içerisinde gözlerini açtı. Doğruldu ve iki eliyle uzun siyah saçlarını toparladı, terini sildi.

Yalnızlığını düşündü, uykularını ve huzursuzluklarını aklının labirentlerinde gezdirdi. Kalktı, anlamsız bir şekilde mutfağa gitti ayakları. Buzdolabını açtı kapattı, açtı kapattı. Sonra bir bardak su aldı, açık unuttuğu televizyonun karşısına geçti ve gözleri kapanana kadar kanepenin köşesinde, sanki küçülmüş gibi sızdı kaldı.

FAİLİ MEÇHUL(!) HİKAYELER 1 / KIZ ÇOCUĞU

20 Eylül 2022

ULAY'A BAKIŞ

20 Eylül 2022

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir