DEĞİŞİM

DEĞİŞİM

BİROL TOPUZ / ALMANYA

Değişim, adeta değişmeyen yegâne kavram. Her millet, kavim ve insan onunla tanışmaya mahkûm. Gözümüzün önündeki tabiat bile yılda dört defa kendisini değiştirip yenilemekte. Oysa insanoğlu her an aynaya baktığı halde, ancak geçmişe ait dondurulmuş kareler eline geçtiğinde kendisindeki değişimin farkına varabilmekte ve değişmediği konusunda inadından ancak o an vazgeçmektedir. Değişim dediğimiz şey, mevcut yapının bazı unsurlarının ya da tümünün zaman sürecinde bir durumdan bir başka duruma geçişinin adıdır oysa. Mevzu bir oluşum, kavim ya da grup olduğunda değişim dediğimiz şeyi biraz daha ayağı yere basar kavramlarla ifade edebilme imkânına sahibiz.

Toplumun yapısal, kültürel, kurumsal ve davranışsal unsurlarından en az birindeki farklılaşmaya değişim denir. Bu ise bilgi, savaş, baskı, teknoloji gibi çok farklı nedenlerle olabilir ve bir zaman içerisinde somut, fiziksel ve kültürel bir çerçevede gerçekleşir. Kabul etmeliyiz ki değişim tüm toplumların zorunlu olarak yaşadığı kaçınılmaz bir süreçtir. Bunun yönü ileriye doğru olabileceği gibi gerileme şeklinde de olabilir. Bu süreç, topluma rahatlık, mutluluk, istikrar getirebildiği gibi kargaşa da getirebilir. Ancak değişime hazır olmayan toplumlar değişime zorlanırsa o topluluk içerisinde sorunlar baş gösterir. Bir grubun herhangi bir unsurunda görülen değişme diğer unsurlarını da pekâlâ etkileyebilir.

Bu kısa girizgâhtan sonra özellikle son dönemlerde “Hizmet Hareketi” özelinde görülen kısır çekişmeleri terk ederek bu grubun işleyişinde, yapısında, kaynaklarında ve diğer alanlarda bir değişiklik olup olmadığı konusuna göz atmalı.

Geçen süreçte harekette değişim olmuş mudur?

Olduysa bu hangi istikamette gerçekleşmiştir?

Değişikliğin olması bir sorun mudur?

Bu değişim kontrollü bir şekilde mi yoksa doğal sürecinde mi gelişmiştir?

Hareketin geleceği açısından bunun herhangi bir etkisi var mıdır?

Bu ve benzeri soruları, küçük örnekler özerinden kısaca ele almanın çok önemli olduğunu düşünenlerdenim. O yüzden de “Değişim dediğimiz şey nedir, onu etkileyen faktörler, onun temel kavramları, değişim tipleri nelerdir?” ve bunun şu an mevcut yapıdaki karşılığı nedir gibi hususlara temas etmek bence elzemdir.

Her şeyden önce değişmeyi teknoloji, ekonomi, konum, zihniyet, yapısal durum gibi etmenler tetikler. Bu kavramların gölgesinde incelediğimizde hareketin düne göre hiyerarşik, ekonomik, zihni yapısının çok değiştiğini söylemek mümkündür. Mesela düne kadar bazı teknolojik programları kullanmayan hareket mensuplarının bir dönem bunu kullandıkları ama bunun kendilerine verdiği zarardan dolayı neredeyse benzeri programlara hatta gruplara karşı bile sert bir duruş takındıkları görülür. Aslında bu bile bir değişimdir. Yine hareket, müntesiplerine eski iş imkânlarını sunamadığından bazı mensupları için ilişki düzeyinin de değiştiği rahatlıkla gözlemlenmektedir. Kurumlarının elinden alınması neticesinde ise hiyerarşik yapılanmasında sorunlar yaşadığı ve buna bağlı yeni yapılanmaların oluştuğu bu esnada bazı mensuplarının sistemin dışında kaldığı ya da sistemin dışında kalmayı iradi olarak tercih ettikleri de inkâr edilemez bir başka vakadır. Bütün bu örnekler bize harekette baş gösteren değişime dair doğrudan güçlü veriler sunmaktadır.

Bilindiği gibi değişim denildiğinde akla, evrim, ilerleme, gelişme, modernleşme, inkılap, devrim hatta isyan gibi kavramlar gelir ve bunların herhangi biri de tek başına değişimin varlığına delildir. Bazı gruplarda bunların aynı anda birden fazla görülebilmesi mümkün olabildiği gibi yine toplumun büyüklüğüne göre aynı anda farklı coğrafyalarda farklı şekilde değişim örnekleri görmek de mümkün olabilir. Zira değişim tiplemeleri içerisinde kültürel etkileşim sonucu, planlanmayan ve toplumun farkına varmadan yaşadığı serbest değişimler olabileceği gibi değişimin amacının ve yönünün bilinçli olarak planlanarak gerçekleştirildiği müdahale yoluyla değişim yaşanması da mümkündür. Bu ise iki şekilde gerçekleşir: Üyelerin görüşleri çerçevesinde oluşan demokratik değişim ve onların fikirleri alınmadan gerçekleştirilen yukarıdan aşağıya doğru olan ve ayrıca sorunlu da olan baskıcı değişim.

Aslında harekette yer alan paydaşlar arasında uyum bulunması ve düzeni sağlayan norm ve değerleri toplumun benimsemesi şeklinde gerçekleşen değişim en sağlıklı olandır. Diğer taraftan eğer hareketin düzenini sağlayan norm ve değerlerin denetim gücü zayıflamışsa, işleyişte hukuk, ahlak, dini değerler gibi normlar kişi ve gruplar üzerinde etkisini yitirmişse, bir anlamda toplumda doğa yasaları egemen olur ve o türlü o topluluklarda ise kaçınılmaz olarak bir çözülme yaşanır. Oysa şartların dayatması sonucu karşınıza çıkan her değişime de sorun olarak bakmamak gerekir. Aslında değişimin amacının baştan belirlenmesi, bunun hareketin etkinliğinin ve verimliliğinin artırılması amacıyla iradi olarak kontrollü bir şekilde gerçekleştirilmesi, ayrıca bu zoraki değişimin hareket üyeleri üzerinde onların motivasyonunu artırıcı ve beklentilerini giderici unsurlar olup olmadığı anlatılmalıdır.

Değişime zorlayan iç faktörler olduğu gibi performans düşüklüğü, gerileme, idarecilerin değişmesi, hareketin amaç ve stratejik yönelimlerindeki değişiklik, yaşanılan sürece bağlı olarak mensuplarındaki motivasyon eksikliği gibi dış faktörler de olabilir. Buradaki sorun bir yapının değişiklikle karşı karşıya kalmış olması değil, bu değişim sürecini nasıl kontrol ettiği ile alakalıdır. Bu ise tamamen yönetici kadronun kabiliyet, donanım ve şeffaflığına bağlıdır. Yaşadıkları çağı ve şartları çok iyi okuyabilen yöneticilerin ellerinde hareketin geleceği ile alakalı her zaman değişik alternatifler olur. Buna ise ‘Önceden Yapılandırılmış Strateji’ denir. Buna göre bazı idareciler bunu şartlara göre aşama aşama gerçekleştirirler. Kimileri ise her durum için bir ‘aciliyet stratejisi’ne sahiptir. Şartların dayatması ile ortaya çıkan yapısal, kültürel ve hatta teknolojik değişimleri yönetebilmek aslında hareket ve yapıların geleceğini de tayin eder.

Bunun için de bu türlü değişimleri ancak doğru yönetimlerle sağlayabilirsiniz. Bu safhada müracaat edilen yaklaşımlardan birisi ise ‘Soru Sorma Yaklaşımı’dır. Bu neden gereklidir? Çünkü değişim için hazırlık evresi elzemdir, ayrıca değişimin doğru bir şekilde yönetilmesi buna bağlıdır ve son olarak da değişime neden olan ve onu yönetenlerin “Kendilerini Değerlendirme” aşaması olmazsa olmaz bir noktadır. Bunlardan herhangi birini ihmal ederek istendik bir değişim gerçekleştirme olasılığı ise neredeyse sıfıra yakındır.

Bu nedenle değişimleri yönetme süreçleri esnasında yönetme stratejileri, süreçlerin doğru analiz edilebilmesi, değişimin önündeki gerçek ve suni engellerin doğru tespit edilebilmesi gibi özelliklere vakıf olmak gerekir. Unutulmamalı ki özellikle idari yönetimin desteklemediği, hareket mensuplarının motivasyonunun olmadığı, değişim süreçleri hakkında sağlıklı bilgilendirmelerin yapılmadığı, sürecin herkesle paylaşılmadığı, kademeli bir şekilde değişimin gerçekleştirilmediği, değişim esnasında uzman görüşlerine başvurulmadığı, insanların talepleri göz ardı edilerek yukarıdan aşağıya doğru bir değişimin dayatıldığı, değişimin maliyetinin hesaplanmadığı hamlelerin başarıya ulaşma şansları yoktur. Oysa değişimler ancak bütün paydaşlar sistemin içine dâhil edilerek bir fırsata çevrilebilir.

Değişime direnme, olanları doğru gözlemleyip de pozisyon alamama adeta bir intihardır. Zamanında Nokia’nın, Kodak’ın yaşadığı gibi içinde bulunduğu çağı doğru okuyup da kendisini iradi olarak buna hazırlayamayan bütün yapıları benzer bir akıbet beklemektedir. Bundan kaçınmak için de hareketin her zaman proaktif olması gerekir. Yani değişim için illa dışarıdan ya da tabandan gelen tepkiler beklenmemelidir. Değişimin sağlıklı ilerleyebilmesi için de daha önceki benzer deneyimler incelenmeli, bunun sorunsuz elde edilebilmesi için de sorumluluk makamındakilerin grup dinamiğinden yararlanmayı bilmeleri gerekir.

Bazen sürecin elde olmayan hızından dolayı yapılanlar anlaşılamamış olabilir, bu yüzden de doğru değişim belki biraz yavaş olmalıdır ki her katman olanları sindirip içselleştirsin. Ayrıca değişim için etraflı bir çalışma yapılması da gerekir ki bu da yapının bütün boyutlarını kapsamalıdır. İcap ederse bu değişim için ehliyetli bir ekip oluşturulmalı ve bu amaçla araştırmalar yapılmalıdır. Bu esnada elbette değişimin külfeti gibi getirileri de herkesle şeffaf bir şekilde ve zamanında paylaşılmalıdır ki insanlar bazı şeyleri daha sonraları dedikodu şeklinde sağdan soldan duymasın. Değişimin sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için de onun temelinde herkesin hem fikir olduğu değer ve ilkeler olmalıdır. Değişim esnasında ve sonucunda ortaya çıkan somut sonuçlar herkese ulaştırılmalı ki yapılanlar göz boyama boyutunun ötesine geçip muhataplar için inandırıcı olabilsin.

Elbette kontrollü veya kontrolsüz her değişim sürecinde bir dirençle karşılaşılır. Bunun ise psikolojik, sosyolojik, ekonomik, teknik ve kalite eksenli faktörleri vardır. İletişim ve haberleşmeyi canlı tutarak, bazen hedefler esnetilerek, insanlar ikna edilerek, dayatmalara girilmeyerek ve belki de ödüllendirmelere müracaat ederek bu süreç başarıyla aşılabilir. Şunu unutmamak gerekir ki toplumsal sistem değişmişse bireyler de mutlaka değişecek; bireylerdeki algı, güven, bakış açısı, zihniyet ve yaklaşım değişirse sistem de değişecektir.

Bütün bunların eşiğinde son yaşanılanlardan sonra ‘Hizmet Hareketinde bir değişiklik olmadı’ demek değişimi bilmemektir. Bunca olup bitene rağmen hala tamamen eski sistemi ikame etmeye çalışmak, süreç hakkında paydaşları bilgilendirmemek, yaşanılanları sorun olarak görmemek ve çözüm için hangi konumda olursa olsun bundan doğrudan etkilenmiş insanların fikirlerini almamak değişim esnasında yaşanılabilecek en büyük problemdir. Bundan daha büyük olanı ise süreç devam ederken sessiz kalmaktır. İşte bu bir ‘başıboşluk’ hissi uyandırır herkeste ve gerçek çözülme de böyle bir resim verildiği anda başlar. Aslında Hizmet Hareketinin son yıllarda yaşadığı tam da budur. Bir tarafta hızla devam eden bu değişimi göremeyenler, diğer tarafta ise değişime direnenler, öteki yan da ise değişimi reddedenler var. Oysa eski yapı değişmiş, hiyerarşi büyük oranda farklılaşmış, hareketin insan kaynağı ve merkezi bile değişmiş, haliyle de bu oluşumun bir değişim yaşaması kaçınılmaz olmuştur.

İşte bu kitap 2019-2022 yılları arasında Batı’ya göç etmiş hizmet hareketi gönüllülerinin bu süreçteki hareket, yeni yapılanma ve reflekslerini gözlemlemeye dayanmaktadır. Ve içeriden bir gözlemci olarak görüp incelediğimiz vakalara ve duyduğumuz yaşanılmış hikâyelere dayanılarak oluşturulmuştur. Süreç esnasında farklı meslek ve cinsiyetten ve farklı insanların tecrübelerine dayalı haftalık olarak kaleme alınan yazılarda, görülen değişiklikler tespit edilmiş, üyelerin hal, tavır ve davranışları incelenmiş ve yapılan tespitlerin hareketin ilke ve prensiplerine uyup uymadıkları anlaşılmaya çalışılmıştır.

Haftalık görüşmelere iştirak edip etmeme, hareketin mecmualarına rağbet edip etmeme, yeni beldelere adaptasyon esnasında başvurulan yolların tutarlı olup olmadığı ve diğer birçok etken kayda geçirilmeye çalışılmıştır. Hizmet Hareketi bu zamana dek yaptıklarıyla incelenmeyi her zaman hak etmiş bir oluşumdur. Bu oluşumun elindeki tecrübeler bugün olduğu gibi gelecekte de mutlaka dikkatli gözlerce incelenecek ve araştırılacaktır. Çünkü Hizmet Hareketi hem kendi geleceği hem de onu takip edecekler için çok ciddi tecrübesi olan ve bu birikimiyle diğerlerine de yol gösterici olduğu gerçeğiyle bu dönemin en sıra dışı oluşumlarından birisidir. Haliyle de içinden geçtikleri süreç her araştırmacı için heyecan verici, müspet ve menfi manada şaşırtıcı öğeler barındırmaktadır. Sizler de bu kitap serisini okurken bunlara şahitlik edeceksiniz. Keyifli okumalar.

.

NOT: Bu yazı Crab Publishing yayınları arasında çıkan ‘DEĞİŞİM’ isimli kitaptan alınmıştır. Kitap hakkında detaylı bilgiye ve satış platformlarına ulaşmak için 👇

BAKİ'NİN GAZELİNE NAZİRE

4 Eylül 2022

KLAVYE

4 Eylül 2022

Yorumlarınız

  1. Farkındalık önemli bir sanattır psikolojide. Yazınızı okudum anlaşılan o ki kitabınızı okuduğumuzda değişim kendini hatırlatacak bize.
    Hayırlı olsun, emeğinize sağlık…

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir