İNCİL’DEN 88 AYETLE YAZILMIŞ BİR MEKTUP

İNCİL’DEN 88 AYETLE YAZILMIŞ BİR MEKTUP

Ali Emir TOPUZ / Almanya

Sevgili Komşularım ve Değerli Dostlarım,

Geçen sene yemek davetime icabet eden bir Papaz arkadaşım, hakkımızda daha detaylı bilgi edinmek için bize yemek boyunca sorular sordu. Ben de merakını gidermek amacıyla kendisine Almanca yazılmış “Gülen Hareketi” isimli kitabı hediye etmiştim.. Bir sonraki görüşmemizde o da bana Almanca-Türkçe bir İncil getirmiş. Kitaplığımda duran bu hediyeyi yıllar sonra ikinci kez okudum. Aslında yaşadığımız şu günlerin İncil açısından bir karşılığı var mı, diye merak etmiştim. Hz. İsa’nın doğum gününün yaklaştığı şu günlerde, çoğu Hıristiyan olan komşu ve dostlarımızın hem bu özel günlerini kutlamak hem de onlara bize karşı göstermiş oldukları misafirperverlik için bir mektupla teşekkür etmek istedim. Bunun için de onlara İncil’den alıntılarla yazılmış bir mektup göndermek istedim. Şöyle ki:

Bizler ülkemizde büyük zorluklar yaşıyorduk. Zira birileri bizim için ‘Onu artık yaşatmamalı!’[1] diye haykırıyordu. Ama inandığımız değerler bize uğradığımız onca zulme rağmen “Uysallığınız bütün insanlarca bilinsin.”[2] diye öğretmişti. Ve biz de “Şimdi ne yapmalıyız?”[3] diye düşünüyorduk. Oysa sadece şunu yapabiliyorduk.  “Kendinizi duaya verin.”[4] “Sürekli dua edin. Her durumda şükredin. Her çeşit kötülükten kaçının.”[5] Evet, biz  de öyle yaptık.

Ülkeden ayrılmaya karar verdiğimizde, etrafımızdan duyduğumuz ilk söz “Çıldırmışsın sen!”[6] oldu. Ama bizler “Gözle görülene değil, imana dayanarak yaşarız.[7] İçimizden bir ses bu “Fırsatı değerlendirin. Çünkü yaşadığımız günler kötüdür.”[8] diyordu. Ve bu yüzden önümüzde alternatif olarak duran diğer “Utanç verici gizli yolları reddettik. (Çünkü biz) hileye başvurmayız,[9] “Her yönden sıkıştırılmışız, ama ezilmiş değiliz. Şaşırmışız, ama çaresiz değiliz. Kovalanıyoruz, ama terk edilmiş değiliz. Yere yıkılmışız, ama yok olmuş değiliz.”[10] “Çünkü geçici, hafif sıkıntılarımız bize, ağırlıkta hiçbir şeyle karşılaştırılamayacak kadar büyük, sonsuz bir yücelik kazandırmaktadır. Gözlerimizi görünen şeylere değil, görünmeyenlere çeviriyoruz. Çünkü görünenler geçicidir, görünmeyenlerse sonsuza dek kalıcıdır.”[11]

Buraya gelmeden önce, “Çok sık yolculuk ettim. Emek verdim, sıkıntı çektim, çok kez uykusuz kaldım. Açlığı, susuzluğu tattım. Çok kez yiyecek sıkıntısı çektim.”[12] Ama bu zorlu yolculuğa çıkmadan önce bir ümidimiz vardı: “Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, her arayan bulur, her kapı kendisini çalana açılır.”[13] “İmanla dua ederseniz, dilediğiniz her şeyi alırsınız.”[14] “Tanrı’nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.”[15] Şundan emindik ki Allah “Düş kırıklığına uğratmaz.”[16] ve “O’na iman eden utandırılmayacak”[17] diyordu. Ve yolculuk öncesi kalbimi kontrol ettiğimde gördüğüm manzara şu idi: “Yüreğimde büyük bir keder, dinmeyen bir acı var(dı).”[18] Kolay değil, o zamana kadar sahip olduğum ailemi, işimi, kariyerimi, neredeyse her şeyimi geride bırakıyordum. Geride bıraktığımız ülkede “Ağlayış, acı ve feryat sesleri”[19] vardı. Oysa o zamana dek hep şu kaide ile yaşamıştım: “Yaşantınıza dikkat edin!”[20] Ve yaşadığım sürece buna hep riayet etmiştim.

Bu düşüncelerle ne yapabiliriz ve nereye gidebiliriz diye çaresizce düşünürken aklımıza buralar geldi, çünkü: “Biz İbrahim’in soyundanız”[21], ve bizler “Hepiniz uyum içinde olun.”[22] “Birbirinizi sevin.”[23] emrine muhatabız.

“Kimse kendini aldatmasın.”[24] Buralarda işimizin çok kolay olmadığını da biliyorduk. “Biri bana yol göstermedikçe nasıl anlayabilirim ki?”[25] Nihayetinde yeni bir kültür, yeni bir dil ve yeni bir çevre. “Size zayıflık ve korku içinde geldim.”[26] Sanırım burada yapmamız gereken ilk şey şuydu, “Herkes, baştaki yönetime bağlı olsun.”[27] kuralına harfiyen uymaktı. Çünkü buralarda “Tanınmıyor gibiyiz, ama iyi tanınıyoruz. Ölümün ağzındayız, ama işte yaşıyoruz. Kederliyiz ama her zaman seviniyoruz. Hiçbir şeyimiz yok ama her şeye sahibiz.”[28] Çünkü en azından bizler burada özgürüz.

Buraya geldiğimiz daha ilk andan itibaren “Yerliler bize olağanüstü bir yakınlık gösterdiler.”[29] Bu davranışlarının dayandığı bir temel olmalıydı ve sanırım o da “Tanrı insanlar arasında ayrım yapmaz.”[30] ve “Herkes kendi yararını değil, başkalarının yararını gözetsin.”[31] gerçeğinde saklıydı.

Bu insanların büyük kısmı sevgi doluydu: “Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, sevgi övünmez, sevgi böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır. İşte bu hayatta kalıcı olan üç şey vardı: “İman, umut ve sevgi.”[32] “İman, umut edilenlere güvenmek, görünmeyen şeylerin varlığından emin olmaktı.[33] Hani bir söz var ya “Her şeyi sevgiyle yapın.”[34] Sanırım buradaki insanlar bunu başarabilmişlerdi. “Sizi hatırladıkça Allah’a şükrediyorum.[35] Bilin ki Her an yüreğimdesiniz.”[36]

Biz bugün ne “Yiyeceğimiz, ne giyeceğimiz varsa işte bunlarla yetiniriz.[37] Biz inanıyoruz ki, “İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle yaşar”[38] yani imanı için yaşar. O imanın gereği belki sıkıntıdır. Ama inandığımız değerler yaşadığımız sıkıntılar için başka bir anlayış çiziyor bizlere: “Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler. Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar. Ne mutlu merhametli olanlara! Çünkü onlar merhamet bulacaklar. Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Çünkü Göklerin egemenliği onlarındır.” Başkaları bu durumda olmayı farklı yorumlayabilir belki ama bir de “Benim yüzümden insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! Sevinin, sevinçle coşun! Sizden önce yaşayan peygamberlere de böyle zulmettiler.” Demek ki bu yol bizden önce yaşayan peygamberlerin de yolu. Ve biz inananlar, hiçbir zaman çok kalabalık olmadık belki hiçbir zaman da olmayacağız. Ve bu grup aslında tarih boyunca hep şöyle tarif edilmiştir: “Yeryüzünün tuzu sizsiniz.”, “Dünyanın ışığı sizsiniz.”[39]

Biz, bizlere yapılan kötülüklere hiçbir zaman karşılık vermedik çünkü böyle bir durumda iyilerden beklenen tavır şu idi: “Kötüye karşı direnmeyin. Sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin. Size karşı davacı olup mintanınızı almak isteyene abanızı da verin.”[40] “Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır.”[41] Biz de bunların hepsinin bugün burada gerçekleştiğine şahit olduk.

Bir yerde diyor ki ‘İnsanın düşmanı kendi ev halkı olacak.’[42] El-hâk bu doğru. Biz de bu gerçeği bu süreçte bizzat yaşayarak anladık. Ve kendi insanlarımızdan bu zulmü gördük. Acaba böyle bir durum karşısında ne yapabilirdik? Tabi ki bizden önceki salihler ve peygamberler ne yapmışlarsa bizler de aynısını yapmalıydık:Bir kentte size zulmettikleri zaman ötekine kaçın.”[43] Bizler de inandığımız değerleri yaşayabilmek için aynısını yaptık, yani hicret ettik. Bu yolculukta farklı farklı insanlarla karşılaştık. Elbette bunlardan kim iyi, kim kötü bilemezdik ve elimizde bunun için bir ölçü olmalıydı. Biz de elimize bir ölçü aldık: “Onları meyvelerinden tanıyacaksınız. Her iyi ağaç iyi meyve verir, kötü ağaç ise kötü meyve verir.”[44] Yeni bir yere aileyle beraber gitmek hiç de kolay değildi. Bir sürü sıkıntı ve dertle birlikte hareket ediyorduk ve gittiğimiz yerlerde nasıl bir hayatla ve kimlerle karşılaşacaktık? “Hangi kent ya da köye girerseniz, orada saygıdeğer birini arayın ve ayrılıncaya dek onunla kalın.”[45] Bizler de aynen böyle yaptık.

Ki bugüne kadar hep şu emirlere göre bir hayat yaşamıştık: “Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin” ve “Komşunu kendin gibi seveceksin.”[46] Bizi bu zorlu süreçte şu inanç ayakta tuttu: “Nerede iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada, aralarındayım.”[47] Benim adım uğruna evlerini, kardeşlerini, anne ya da babasını, çocuklarını ya da topraklarını bırakan herkes, bunların yüz katını elde edecek ve sonsuz yaşamı miras alacak.”[48] Çıktığımız bu seyahat kısa bir seyahat olmayacaktı belli ki. Ve bizler ise bunun bilincindeydik.

Bizim dünyaya bakış açımız çok sadedir oysa: “Bize karşı olmayan, bizden yanadır.”[49] Bizim dünya adına çok bir beklentimiz de yok hani. Aslında başkaları için yaşamayı değerli bulanlardanız ve bugüne kadar da hep böyle yaptık: “Aranızda en üstün olan, ötekilerin hizmetkârı olsun.”[50]  “Nitekim İnsanoğlu, hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.”[51]

Ve kendi adıma bu ülkeye ve ülkede yaşayanlara çok müteşekkirim: “Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek verdiniz; susamıştım, bana içecek verdiniz; yabancıydım, beni içeri aldınız. Çıplaktım, beni giydirdiniz; hastaydım, benimle ilgilendiniz; zindandaydım, yanıma geldiniz.”[52] Eminim ki siz de bunların karşılığını mutlaka alacaksınız.

Bu yolun bir kader olduğunu biliyoruz, inananların kaderleri de hep böyleydi ve bu yolun sonunun iyi olacağına da yürekten inanıyoruz: “Haksız yere acı çeken kişi, Allah bilinciyle o acıya katlanırsa, Allah’ı hoşnut eder.[53] İnanıyoruz ki “Haksızlık eden ettiği haksızlığın karşılığını alacak, hiçbir ayrım yapılmayacaktır.”[54] ve  “Ne mutlu size, şimdi açlık çekenler! Çünkü doyurulacaksınız. Ne mutlu size, şimdi ağlayanlar! Çünkü güleceksiniz. İnsanoğluna bağlılığınız yüzünden insanlar sizden nefret ettikleri, sizi toplum dışı edip aşağıladıkları ve adınızı kötüleyip sizi reddettikleri zaman ne mutlu size!”[55]

İtiraf etmeliyim ki burada hep şu değerleri hayatlarına tatbik etmiş insanlarla karşılaştık: “Size göre iyi olanın kötülenmesine fırsat vermeyin.”[56] “Sizden bir şey dileyen herkese verin, malınızı alandan onu geri istemeyin. İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.[57] Verin, size verilecektir. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız.”[58] “İhtiyaç içinde olanlara yardım edin. Konuksever olmayı amaç edinin. İyilik dileyin.”[59] Şunu anlıyorum ki sizler ‘Vermek, almaktan daha büyük mutluluktur’[60] kuralına sadece inanmıyor aynı zamanda onu yaşıyorsunuz da. Bu süreçte karşılaştığım kişilerin “Ellerinden geldiği kadarını, hatta daha fazlasını kendi istekleriyle başkalarına verdiklerine tanıklık ettim.”[61] “Dualarımızda sizleri anıyor, her zaman hepiniz için Tanrı’ya şükrediyoruz.”[62] “Kardeşler, sizin için her zaman Tanrı’ya şükran borçluyuz. Böyle yapmamız da yerindedir.[63]

Bu yolculuk esnasında “Ben her durumda eldekiyle yetinmeyi öğrendim. Yoksulluk çekmeyi de bilirim, bolluk içinde yaşamayı da. İster tok ister aç, ister bolluk ister ihtiyaç içinde olayım, her durumda, her koşulda yaşamanın sırrını öğrendim.”[64] Bir imtihanda olduğumu biliyordum: “Ne mutlu imtihana dayanan kişiye! İmtihandan başarıyla çıktığı zaman Allah’ın kendisini sevenlere vaat ettiği yaşam tacını alacaktır.”[65]

Sizler, bundan sonra da inanıyorum ki şunlara riayet edeceksiniz: “Komşunu kendin gibi seveceksin”[66], “Kardeşlerim, birbirinizi yermeyin.”[67] “Kardeş sevgisi sürekli olsun. Konuksever olmaktan geri kalmayın. Hapiste olanları, sanki siz de onlarla birlikte hapsedilmiş gibi anımsayın. Sizin de bir bedeniniz olduğunu düşünerek baskı görenleri hatırlayın.[68] “İyilik yapmayı, sizde olanı başkalarıyla paylaşmayı unutmayın. Bizim için dua edin.”[69] “Birbirinize kardeşlik sevgisiyle bağlı olun. Gayretiniz eksilmesin. Sevinenlerle sevinin, ağlayanlarla ağlayın.[70]

“Herkese saygı gösterin. İmanlı kardeşlerinizi sevin.”[71], “Birbirinize sevgiyle, hoşgörüyle davranın.”,[72] “Birbirinize karşı iyi yürekli, şefkatli olun.”[73], “Yalnız bunu yumuşak huyla, saygıyla yapın.”[74] “İyilik yapmakta gayretli olursanız, size kim kötülük edecek?”, “Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin.”[75]

“Dünyayı da dünyaya ait şeyleri de sevmeyin.”[76] “Her şeyin sonu yakındır. Söylenmeksizin birbirinize konukseverlik gösterin.”[77] “Sevgili kardeşim, kötüyü değil, iyiyi örnek al.”[78] Bu yaptıklarınızdan dolayı da “Dünya sizden nefret ederse şaşırmayın.”[79] “İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. Çünkü kitabın ve peygamberlerin söylediği budur.”[80] “Başkasını yargılamayın, işte o zaman siz de yargılanmazsınız. Başkasını bağışlayın, siz de bağışlanırsınız.” [81] “Dış görünüşe göre yargılamayın, yargınız adil olsun.[82]

 “Yüreklerinizde bize yer verin. Kimseye haksızlık etmedik, kimseyi yoldan saptırmadık, kimseyi sömürmedik. Sizlere çok güveniyoruz.” “Size her bakımdan güvenebildiğim için seviniyorum.”[83] Ahlaksız, kötü insanlardan kurtulmamız için de bizlere dua edin.[84]Yaşarsak Allah için yaşarız; ölürsek Allah için ölürüz. Öyleyse, yaşasak da ölsek de Allah’a aitiz.”[85]  “İsterim ki, temiz olun!”[86]

Hz. İsa’nın doğum gününü hatırlamak, bundan gafil kalmamak tabi ki çok kıymetli. Ama bu zaman dilimini sadece eğlence ve bohemlikle geçirme yerine onun bu sözlerini anlayıp hayatımızda uygulayabilmek, bence bundan daha da değerli. Bu duygu ve düşüncelerle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Mutlu Noeller…

Komşunuz Topuz Ailesi


[1] Elçilerin İşleri 25, 24.

[2] Filipliler 4, 5.

[3] Elçilerin İşleri 21, 22.

[4] Koloseliler 4, 2.

[5] 1.Selanikliler 5, 17-18-22.

[6] Elçilerin İşleri 12, 15.

[7] 2.Korintliler 5, 7.

[8] Efesliler 5, 15-16.

[9] 2.Korintliler 4, 2.

[10] 2.Korintliler 4, 8-9.

[11] 2.Korintliler 4, 16-18.

[12] 2.Korintliler 11, 26-27.

[13] Luka 11, 9-10.

[14] Matta 21, 22.

[15] Luka 1, 37.

[16] Romalılar 5, 5.

[17] Romalılar 10, 11.

[18] Romalılar 9, 2.

[19] Matta 1, 18.

[20] Luka 17, 3.

[21] Yuhanna 8, 33.

[22] 1.Korintliler 1, 10.

[23] Yuhanna 13, 34.

[24] 1.Korintliler 3, 18.

[25] Elçilerin İşleri 8, 31.

[26] 1.Korintliler 2, 3.

[27] Romalılar 13, 1.

[28] 2.Korintliler 6, 9-13.

[29] Elçilerin İşleri 28, 2 ve 22.

[30] Romalılar 2, 11.

[31] 1.Korintliler 10, 24.

[32] 1.Korintliler 13, 4-7 ve 13.

[33] İbraniler 11, 1.

[34] 1.Korintliler 16, 14.

[35] Filipliler 1, 3.

[36] Filipliler 1, 7.

[37] 1.Timoteos 6, 8.

[38] Matta 4, 4.

[39] Matta 5, 4-14.

[40] Matta 5, 39-40.

[41] Matta 7, 7-8.

[42] Matta 10, 36-37.

[43] Matta 10, 23.

[44] Matta 7, 16-18.

[45] Matta 10, 11-12.

[46] Matta 19, 18-19.

[47] Matta 18, 20.

[48] Matta 19, 29.

[49] Markos 10, 40.

[50] Matta 23, 11.

[51] Matta 20, 26-28.

[52] Luka 3, 11.

[53] 1 Petrus 2, 16-17-19.

[54] Koloseliler 3, 25.

[55] Luka 6, 21-22.

[56] Romalılar 14, 8 ve 16.

[57] Luka 6, 27-31.

[58] Luka 6, 37-38.

[59] Romalılar 12, 9-19.

[60] Elçilerin İşleri 20, 35.

[61] 2.Korintliler 8, 3.

[62] 1.Selanikliler 1, 2-3.

[63] 2.Selanikliler 1, 3.

[64] Filipliler 4, 11-12.

[65] Yakup 1, 12.

[66] Yakup 2, 8.

[67] Yakup 4, 11.

[68] İbraniler 13, 1-3.

[69] İbraniler 13, 16-18.

[70] Romalılar 12, 9-19.

[71] 1. Petrus 2, 16-17-19.

[72] Efesliler 4, 2.

[73] Efesliler 4, 32.

[74] 1. Petrus 3, 13-14-16.

[75] Matta 5, 39-47.

[76] 1. Yuhanna 2, 15.

[77] 1. Petrus 4, 7-9.

[78] 3. Yuhanna 1, 11.

[79] 1. Yuhanna 3, 13.

[80] Matta 7, 12.

[81] Luka 6, 37-38.

[82] Yuhanna 7, 24.

[83] 2.Korintliler 7, 2-4-16.

[84] 2.Selanikliler 3, 2.

[85] Romalılar 14, 8 ve 16.

[86] Matta 8, 3.

DİK DURMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

25 Aralık 2021

Sehr geehrte Nachbarn und Freunde,

25 Aralık 2021

Yorumlarınız

  1. Cok guzel dusunulmus ve cok guzel yazilmis. Emeginize gonlunuze saglik. Fransizcasinida bekliyoruz 👏🏻👏🏻👏🏻

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir