RAHMET GÖRÜNÜR MÜ?

RAHMET GÖRÜNÜR MÜ?

Emin Osman Uygur / Almanya

İçinde yaşadığımız kâinat, rahmet ve hikmet hazineleri ile dolu bir mekândan ibarettir. Yani ilahi rahmet her şeyi içine almış her yeri kaplamıştır (Mesnevi i Nuriye, Lasiyyemalar). Rahmet kelimesinin zıt anlamlısı dilimizde yoktur. Ancak zulmet kelimesi, kavram olarak rahmetin zıddını ifade etmek için kullanılabilir. Mesela rahmette binler çiçekler açarken zulmette bütün çiçekler solar; rahmette güzel, faydalı sanatlar icra edilirken zulmette her güzel şey yakılıp yıkılır, yok edilir. Bir yönüyle rahmet varlık, zulmet ise yokluktur denilebilir. Ayrıca hayatın akışı içinde meydana gelen “zahmette rahmet vardır” tecrübesinde, rahmetin zulmete yakın bir çizgide ve bir sürece bağlı olarak tecelli ettiğini düşünmek de mümkündür.

Rahmet hazinelerini görmek, anlamak için insanda akıl gibi önemli bir nimet vardır ve akıl bu hazinelerin anahtarıdır. Aklını yerinde kullanan insan bu hazinelerde açan çiçeklerin özünü alan bal arısı gibi olur. Aklın hakkı verilirse mesela dildeki tat alma duyusunun ilahi rahmet hazinelerinden biri olduğu görülür, bilinir (6. Söz). Gözümüz önünde bir çubuktan müstesna çiçeklerin açması, onların etrafında kuşların, sinekleri, böceklerin uçuşması ve hepsinin hayatın devamı için birer vazife yapıyor olması da rahmetin en belirgin işaretlerindendir. Bu varlıkların kış mevsiminde veya belli bir süre sonra ölümleri de ayrı bir rahmet göstergesidir. Çünkü hayat hep yenilenme ve yeniden yaratılma üzerine bina edilmiştir ki aksi bir durum sonu olmayan ve zulmete yakın pek çok zahmeti beraberinde getirecekti.

Allah kendisi için eksiklik, acizlik, kusur gibi insani özelliklerin görülemeyeceği tek ilahtır ve O’ndan başka bir varlık rahmet sahibi olamaz. Öyle olunca O’ndaki azamet ve güç ancak eserlerinden anlaşılacaktır. Gökler ve yeryüzü bütün varlık ve hikmeti ile işte bu gerçeğe şahitlik etmektedir. Mesela gece gündüz deveranı çok alışılmış ama az düşününce insan aklının sınırlarını zorlayan ilmin, kudretin, hikmetin, Rububiyetin ve rahmetin göstergesi olduğu açıkça görülür. Çünkü gece ve gündüz sadece aydınlık ve karanlık olarak iki renk değildir. Gece ve gündüz için güneş, ay ve dünya başta olmak üzere bütün bir gökyüzü sistemi görev başındadır. Denizlerde var olan canlılık ve denizler üzerinden yapılan nakliyeler, bulutların damla damla yağmur ve bembeyaz kar olarak yeryüzünde canlılık vesilesi olarak inmesi rahmetin en büyük göstergelerindendir. Rahmet kapsamında düşünülmeyince bütün bunların olması mümkün olmayacaktır. Çölde kuruyan hayat rahmetin yokluğundan ise vadilerde canlanan hayat, rahmetin varlığındandır.

Sonsuz denilecek kadar büyük uzay içinde, hususi bir rahmetin sadece yeryüzünde görülmesi de üzerinde ayrıca düşülecek bir husustur. Yeryüzündeki canlılık, zıtlıklar içinde ve farklı çekirdekler, tohumlarla yaratılmaktadır. Güneş gibi bir lamba ve ocak ile ve ay gibi bir gece lambası ve takvim ile yeryüzünde rahmet yörüngeli bir hayat görülmektedir. Etrafımızda başka bir gezegende böyle bir hayatın olmaması rahmetin hediye paketleri halinde verilmesinin çok açık delilidir (29. Lama’nın tercümesi, 2. Mertebe). Bu kadar hareket ve neticesinde meydana gelen ürünlerin rahmet eseri olmadığını iddia etmek, bir evin içinde var olan sevginin ve bu sevginin tezahürleri olan ikram, izzet ve merhamet cilvelerini de tesadüfe vermek demektir. Dolayısı ile rahmet, ilahi bir ikramdır, ilahi bir merhamet eseridir. 

Rahmet hem dünyayı hem kâinatı hem de ahireti kapsamıştır (7. Şua, 2. Hakikat). Her bir varlık kendi özünde bunu yansıtır. Rahmet öyle bir güneştir ki ısıtmadığı, aydınlatmadığı bir yer bir mahluk yoktur. Ağaçların çiçekleri, kuşların kanatları, yıldızların ışıkları, çocukların tebessümleri, annelerin şefkatleri hep rahmet eseridir. Her nefes rahmet eseri, her adım rahmet eseri, kalbin her atışı rahmet eseridir. Yani Allah o kadar cömert o kadar kerim o kadar şefkatli o kadar merhametli ki her zerrede her canlıda O’nun rahmeti görünür. Bundandır ki bütün kâinatta her bir varlık kendince Allah’ın esmasını okur, temsil eder, izhar eder. Güneş gibi azametli cisimler “Ya Celil ya Kebir ya Azim” okurlar. Küçük varlıklar ise “Ya Cemil ya Rahim ya Kerim” okurlar (20. Mektup, 4. Kelime, 5. Fıkra). 

Rahmetin başka bir boyutu da ilahi mesajlardır. Nasıl Kuran rahmettir, onun ayetleri de sureleri de rahmettir, önceki ilahi kitaplar ve suhuflar da rahmettir. Hz. Âdem’den (as) Efendimiz’e (sav) kadar bütün nebiler, resuller de rahmettir. Hz. İsa’nın (as) yeryüzüne gelmesi dahi yine O’nun rahmet semasından vaki olacaktır (15. Mektup, 4. sualin meali). Bu rahmet de bütün yeryüzünü kaplayacak kadar büyük bir enginliğe sahip olacaktır.

İnsan bazen zorluklar yaşar. Bunu kendi hakkında olumsuz bir durum gibi görür. Ancak sabırla ve şükürle azmettiği zaman o zahmetlerin sonunda umulmadık rahmetlerin gizli olduğunu görür. Belki dünyada yaşanan bütün zorluklar şimşek ve yıldırım sonrası bereketli yağmurların gelmesinde olduğu gibi arkalarındaki rahmetleri işaret ediyorlar. Ateşin zararlı olması ile rahmet olması arasındaki ince çizgiyi akleden herkes, bu hakikati çok rahat görebilir. Çalışmada, faaliyette, üretmede bir şekilde lezzet olması gibi her bir meşakkatte de bir rahmet eseri az dikkat edilse görülecektir.

“Allah kimseye zulmetmez”, hakikatinden bakılınca insanlık aleminde meydana gelen istenmeyen olayların farklı açılardan incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılır. Her olay ya bizzat hayırdır ya da neticesi itibarı ile hayırdır. Bu da ilahi rahmetin tecellisidir. Olayların yaşandığı hengamda olumsuzluklardan birtakım güzelliklerin çıkacağını tahmin etmek zordur. Bu soğukta ısınmak için çareler ararken birinin soğuk güzeldir, merak etme kısa zaman sonra havalar ısınacak demesindeki gibi bir durumdur. Savaş asla istenen bir durum değildir. Savaş esnasında binler, milyonlar mağdur olur.

Bütün bir varlık alemini sayısız güzelliklerle donatmak, türlü türlü nimetlerle nimetlendirmek, akıl almaz sanatlarla, hikmetlerle süslemek ancak onların sahibi olan, onları bir maksat için var eden ve onlara değer veren rahmet ve merhamet sahibi Allah tarafından olabilir. Günümüz için düşündüğümüzde olmazsa olmaz diyebileceğimiz teknik iletişim imkanları O’nun rahmetinin tezahürü olan kanunlarla işlemektedir. Özellikle kablosuz iletişim araçlarının havadaki moleküllerin kabiliyetleri ile mümkün olabileceğini bilmek insanı hayretler içinde bırakıyor. Kilometrelerce uzaktan bir anda Belkıs’ın tahtını kendi sarayına getirten Hz. Süleyman (as), hemen Allah’a şükretmiş, bunun büyük bir nimet olduğunu ifade etmişti. O, bu iş olurken Allah’ın hangi kanunlarının işlediğini, hangi maddelerin bu işte görevli olduğunu elbette biliyordu. Kendine hizmet eden varlıkların Allah’ın rahmeti sayesinde bir araya geldiklerini de çok iyi bildiği için Allah’a teşekkürü bir vazife biliyordu.   

İlahi rahmet karşısında hayretler içinde söylenmiş şu metin ne kadar güzeldir:

“Işığın parıldaması Senin nurlandırman ve teşhir etmendendir.

Fırtınanın dalgalanması Senin yönlendirmen ve görevlendirmendendir.

Sen her noksandan münezzehsin; ne büyüktür saltanatın!

Nehirlerin fışkırması Senin depolayıp emre boyun eğdirmendendir.

Taşların süsleri Senin tedbirin ve şekillendirmendendir.

Sen her noksandan münezzehsin; ne eşsizdir Senin hikmetin!

Çiçeklerin tebessümü Senin süsleyip güzelleştirmendendir.

Meyvelerin süslenmesi Senin inamın ve ikramındandır.

Sen her noksandan münezzehsin; ne güzeldir Senin sanatın!

Kuşların cıvıldaşması Senin konuşturman ve yakınlaştırmandandır.

Damlaların şıpırtısı Senin indirmen ve fazlındandır.

Sen her noksandan münezzehsin; ne geniştir Senin rahmetin!

Ayların seyretmesi Senin takdirin ve tedbirinle, Senin döndürmen ve aydınlatmandandır.

Sen her noksandan münezzehsin ne aydınlatıcıdır delilin ne engindir saltanatın” (33. Söz, 20. Pencere).

Rahman ismi nimetleri iktiza eder. Nitekim Rahman suresinde otuz bir defa farklı nimetlere vurgu yapılmış ve bu nimetlerin inkâr edilmesi karşısında bir taaccüp sergilenmiştir. Demek bütün canlıların rızıkları rahmetin eseridir. Hasenatı, iyiliği isteyen rahmet-i ilahi, onu yaratan da kudret-i Rabbaniyedir (26. Söz, 1. Mebhas).

Demek rahmet:

1. İlahi lütuflar

2. İlahi bağışlamalar

3. İlahi muhabbet

4. İlahi ikramlar, kanunlar, nimetler

5. Var olan her şeyin varlık sahnesine gelmiş olması

Şekillerinde bizzat müşahede edilebilir. Rahmet hem kalpte, hislerde hem akılda ve düşüncelerde hem de bizzat maddi alemde görülebilir. Ebedi aleme gidişte de “Allah rahmet eylesin” demek, bu dünyadan ayrılan kişi Allah’ın rızasını kazansın, ebedi bir cenneti, mutluluğu yaşasın demektir. Demek ki ebedi âlem de baştan sona rahmet tezahürleri ile doludur ki zaten hadis-i şerifte ilahi rahmetin yüzde birinin bu dünyaya doksan dokuzunun da ebedi aleme ayrıldığı ifade edilir. Denizde yaşayıp da sudan habersiz olmak ne ise hayata gelip de rahmeti idrak edememek de öyle bir durumdur.

SESSİZ ÇIĞLIK MEYDANI

5 Ağustos 2022

SINIRLARI VE SİNİRLERİ ZORLAMAK

5 Ağustos 2022

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir