İBRAHİM KUZİ / ALMANYA
Sürgündeki hakikat avcılarına…
Birer tohum misali dağıldılar dünyaya
Bir anlık zamanları bile yoktur durmaya
Yurt-yuva kuramadan başladılar koşmaya
Taşlardan su çıkarır sürgün gazeteciler
Adanmışlıklarıdır bütün sermayeleri
Hukuktur adalettir insanlıktır dertleri
Hakikate dilbeste olmaktır hedefleri
Taşlardan su çıkarır sürgün gazeteciler
Koşarlar gece gündüz gerçeğin arkasından
Yoktur mazeretleri ölümden başkasından
Çileyle ızdırapla sarılmışlar her yandan
Taşlardan su çıkarır sürgün gazeteciler
Her biri başka değer mangal yüreklidirler
Yalandan iftiradan hıyanetten dertliler
Benlikten uzak yaşar başı yerde gezerler
Taşlardan su çıkarır sürgün gazeteciler
İnlerler gece gündüz mazlumlar gülsün diye
Kıvranırlar sancıyla hak hukuk gelsin diye
Haykırırlar gerçeği cahiller bilsin diye
Taşlardan su çıkarır sürgün gazeteciler
Yaptıkları işlerle sarayı sallıyorlar
Tehdit şantaj nafile bir şeyden yılmıyorlar
Elif gibi dosdoğru hedefe yürüyorlar
Taşlardan su çıkarır sürgün gazeteciler
Kurulur darağacı her gün bir başkasına
Tehdit eder döverler yapışıp yakasına
Çomarları takarlar gurbette arkasına
Taşlardan su çıkarır sürgün gazeteciler
İnce eler sık dokur ilmek ilmek ederler
Doğruyu ve haklıyı titizlikle seçerler
Yoktur beklentileri karşılıksız severler
Taşlardan su çıkarır sürgün gazeteciler
İnsanlardan bir insan sadedir hayatları
Zalime zulme karşı yükselir feryatları
Tertemiz gönüllerdir her birinin tahtları
Taşlardan su çıkarır sürgün gazeteciler
Yoktur beklentileri Haktan başka kimseden
Yalnız hizmet ederler beklentiye girmeden
Gülmeyi düşünmezler âlemi güldürmeden
Taşlardan su çıkarır sürgün gazeteciler
Yetmiş iki millete açıktır sineleri
Vefayla sadakatle aşarlar engelleri
Sözleri inci-mercan, bal-kaymaktır dilleri
Taşlardan su çıkarır sürgün gazeteciler
Omurgaları sağlam alınıp satılmazlar
Ne saraya ne köşke kapıkulu olmazlar
Sevdaları ölümsüz, yollarda takılmazlar
Taşlardan su çıkarır sürgün gazeteciler