HER İNSAN FARKLIDIR

HER İNSAN FARKLIDIR

BAHADIR ALİ MUTLU / HOLLANDA

İnsanlar farklı farklı yaratılmıştır. Her insan ayrı bir değerdedir ve kendine özgü niteliklere sahiptir. İnsan tabiatı gereği bazen hata da yapar. Hatalar, kusurlu bir varlık olan insanın doğasından kaynaklanır. Bu nedenledir ki hiç kimsenin bir başkasının düştüğü yanlıştan dolayı onu kınamaya, küçük düşürmeye, tahkir etmeye hakkı olamaz. İnsan insana ancak yardım eder, elinden tutar, en fazla uygun zaman ve zemin bulursa uyarır o kadar.

Her insanın kendine özgü sürçme ve kayma derekeleri olabilir. Kimi şan şöhrete kavuşunca, makam mevki sahibi olunca değerlerini çiğneyip şirazeden çıktığı gibi kimisi türlü yoksunlukların, ezilmişliklerin, haksızlığa uğramışlığın etkisiyle kontrol dışına çıkar. Yoksulluk ve açlık karşısında Albert Camus’un “insan aç kalmaya görsün, inançlarını bile yer” sözünü teyit eder davranışlar sergiler.

İnsanların bedensel acıya dayanma eşikleri bir olmadığı gibi sıkıntı ve zorluklara katlanabilme dereceleri de farklıdır. Fıtraten sinirli, agresif yapıda birinin her türlü çabasına rağmen ortalama ayda bir kez öfkesini açık etmesiyle, sakin yapıda, kolay kolay sinirlenmeyen birinin benzer periyotlarda sinirlenmesi aynı değerlendirmeye tabi tutulamaz. Dışarıdan bakılarak insanın zaafının boyutu veya katlanma eşiği ölçülemediğine göre kimsenin bir başkasını yargılamaya hakkı yoktur.  

İnsandan insana değişen becerilerden biri de sabretme ve sebat gösterebilme becerisidir.  Bununla ilgili yapılmış bir deney hatırlıyorum. Orijinal adıyla “Marshmallow”, ülkemizde bilinen adıyla “Zevki Erteleme Becerisi Testi.” Deney, sabrın yaşama etkisini çarpıcı biçimde ölçen sosyal deneylerden biri olma özelliği taşıyor. Testi ilk olarak Amerikalı psikoloji profesörü Walter Mischel yapmış, ancak test daha sonra geliştirilerek yaygınlaştırılmış.

Deneyde ana okulu çağındaki çocuklar, sırayla gizli kamerayla çekim yapılan deney odasına alınıyorlar. Ayrı ayrı içeri alınan her çocuğun önüne tabak içinde 1 adet şekerleme konuluyor. Görevli, kısa süreliğine odadan ayrılmadan önce çocuğa, şekerlemeyi göstererek, yemezse gelince bir tane daha vereceğini, ancak yerse o hakkı kaybedeceğini söylüyor. Sonrasında çocukların şekerleme ile imtihanları başka bir odadan izleniyor. Deney sonucunda şekerlemeyi hemen yiyen çocuk da oluyor, biraz çaba gösterdikten sonra dayanamayıp şekerlemeye saldıran da. Bazıları da sabredip ikinci şekerlemeyi kazanıyorlar. Deneyin ilginç yanı şu: Araştırmacılar bu çocukları yıllar sonra tekrar incelediklerinde, sabredip zevki erteleyebilen çocukların büyüyünce, diğerlerine göre akademik olarak daha başarılı olduklarını, madde bağımlılık risklerinin daha az olduğunu ve sosyal becerilerinin daha yüksek olduğunu görüyorlar. 

İnsanların hassasiyetleri de farklı farklıdır. Örneğin bir arkadaşınızın başına gelen bir olay nedeniyle gerginlik yaşadığını düşünelim. Size göre bu olay, gerilmeyecek kadar sıradan, hatta gülüp geçilecek kadar önemsiz olabilir. Bu olayın “size göre”sidir. Kişi sayısı kadar “bana göre”, “sana göre” olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Bu arada altı kör adamın fili tanıma girişimleriyle ilgili hikâyelerini duymuşsunuzdur:

Altı kör adam, sadece ismini duydukları fili tanımak, onun neye benzediğini öğrenmek için hayvanat bahçesine giderler. Göremedikleri için onun nasıl bir hayvan olduğunu dokunarak keşfedeceklerdir.

Adamlardan ilki dokunma fırsatı bile bulamadan filin karnına çarpar, “Tanrım bu fil duvardan başka bir şey değil” der.

İkincisi, filin dişine dokunarak kararını verir: “”Bu şey oldukça düzgün, sivri ve yuvarlakça. Fil denilen şey, mızraktır aslında.”

Üçüncü adam hayvana sokulup kıvrımlı hortumunu tutunca zekice atılır: “Anladım, fil olsa olsa bir yılandır.”

Dördüncüsü, filin dizine sürünce elini, “ağaçtır” deyip, sabitleştirir fikrini.

Filin kulağına erişebilen beşincisi, “en kör adam bile ne olduğunu bilir, fil yelpazedir.” diye tutturur.

Altıncısı, filin çevresinde yürürken tesadüfen filin kuyruğuna dolanır ve “anladım bu fil düpedüz bir halattır.” diye kararını açıklar.

Görmeseler de fili dokunma duyularıyla deneyimleyen altı kör adam, kendi fikirlerinde ısrar ederler ve kendi aralarında kıyasıya bir kavgaya tutuşurlar.

Hikâyeye bakıldığında, adamlardan her birinin kendi düşüncesinde kısmen haklı olsa da hiçbirisinin tam olarak haklı olmadığı görülüyor. Hayatta da hikâyedeki hadiseyi anımsatan durumlar az değildir. Gerek insanlara gerekse olaylara ilişkin yapılan değerlendirmelerin en objektifi bile sübjektiflik içerir. En kesin bilginin dahi eksik veya yanlış olabileceği, ihtimal dışı görülmemelidir.

SÜRGÜN GAZETECİLER

16 Kasım 2022

NEREDE GÜZEL GÜNLER

16 Kasım 2022

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir