BAZI ÇOCUKLAR KİMİN UMURUNDA?

BAZI ÇOCUKLAR KİMİN UMURUNDA?

ALİ HASAN GÖKÇE

Çocuklar… Dünyada yaşanılan bütün toplumsal olayların, savaşların, kavgaların en büyük mağdurları.

Oysa onlar masum, onlar günahsız. Onların hiçbir şeyden haberi yok. Gelin görün ki bombalar önce onların tepesinde patlıyor. Silahların namluları önce onlara yöneliyor hep. Her nerede olurlarsa olsunlar, zalimin zulmü gelip onları vuruyor ilkin.

Her yıl, daha hayatı tanımadan ölümle tanışan ve yitip giden binlerce can… Ya bombaların yıktığı enkazın altından fışkırıyor bu çocukların cansız, masum bedenleri yahut sahillerine, kıyılarına vuruyor modern ve mutlu dünyanın.

Öyle bir acı, öyle bir ateş ki bu, zahirde düştüğü yeri yakıp geçerken sadece, aslında günahı bütün dünyanın üstüne çöküyor kara bir bulut kümesi gibi. Vebali ise tüm insanlığın boynunda. İnsanlık sürüsü bu vebalin farkında olsa da olmasa da.

Bu çocuklardan geriye çoğu zaman tedavisi imkansız yaralar, silinmez izler, telafisi hiçbir zaman mümkün olmayan unutulmaz acılar kalıyor. Oysa dünyayı, gökyüzünü, gülmeyi, oynamayı ve mutluluğu en çok hak edenler çocuklar değil miydi?

Evladının cesedini, savaş uçaklarının vurduğu binanın moloz yığınlarının altından kendi elleriyle çıkaran Suriyeli babanın isyanına bu dünyada kim karşı koyabilir?

Canından çok sevdiği ülkesini terk etmek zorunda kalıp, meçhul bir yolculuğa sürüklenen ve yavrusunu Ege’nin sularına kaptıran bir annenin feryadını kim durdurabilir?

Öğretmen annesiyle birlikte girmek zorunda kaldığı hapishanede, ilk gece battaniyenin altında hıçkırıklarla ağlayan ve “Anne, evimize gidelim artık!” diye yalvaran beş yaşındaki kız çocuğunun paramparça olmuş kalbini kim tamir edebilir?

Anneleriyle birlikte cezaevlerinin dar, soğuk ve rutubetli koğuşlarında yaşayan; oralarda büyümek zorunda kalan yüzlerce çocuk var şimdi ülkemde. Güneş’i göremeyen, uçurtma uçuramayan, parklarda koşup oynayamayan, arkadaşları koğuştaki teyzeler olan talihsiz çocuklar bunlar.

Her an yürekleri dağlayan, insan ruhunu dayanması zor acılarla kıvrandıran öyle hikayeler yaşanıyor ki şimdi bu coğrafyada. Hangi birine üzülür, hangi yavrucağın derdine yanarsın? Hele de elin kolun bağlı ve hiçbir şey yapamaz haldeysen. Kahırdan nefes bile alamaz hale gelir; oturur ağlar, kalkar ağlarsınız sadece.

Yaşanılan imtihanlar, çekilen sıkıntılar birbirine benzese de, hepsi farklı farklı aslında. Herkes Allah’ın takdir ettiği kendi kaderini yaşıyor. Herkes payına düşen kendi acısı ve hüznüyle hemdem. Zayıf omuzları ve narin bedenleriyle bu süreçlerin ezdiği çocukların yaşadıkları her bir gün, belki her bir an ayrı bir dram, ayrı bir ibret ve utanç tablosu.

Ülkede yaşanılan hukuksuzluklardan dolayı babası yurt dışına çıkmak zorunda kalan çocuklar var mesela. Yıllardır babalarına doya doya sarılamayan, “baba” demeyi unutmuş çocuklar…

Babası hapishanede, annesi de hakkında yakalama kararı çıktığı için evden ayrılmak zorunda kalmış çocuklar var. Bir akrabalarına sığınmışlar ve orada yaşamak zorundalar. Anne baba şefkatinden mahrum, kendi yuvalarının sıcaklığına hasret, gülmeyi unutmuş çocuklar…

Maddi sıkıntılar yüzünden bin bir zorlukla yaşama tutunmaya çalışanlar var. Yakınları tarafından reddedilip, toplum tarafından damgalandıkları için madden ve mânen büyük yıkım yaşayan aileler ve perişan haldeki çocukları…

Hem annesi hem babası hapiste; fakat ayrı şehirlerdeki farklı hapishanelerde olanlar var yine. Çoğunun anne babalarını ziyarete gidecek paraları yok bu çocukların. Ya da her seferinde ellerinden tutup ziyarete götürecek bir yakınları… Bazen aylarca; annelerini görseler babalarını, babalarını görseler annelerini göremiyorlar.

Ya aylar sonra görüp sarılabildikleri babalarıyla iki kelam bile edemeden, daha oyun bile oynayamadan biten otuz dakikalık açık görüşe ağlayan, isyan eden; açık görüş salonundan gardiyan zoruyla çıkarılan çocuklar…

Hem annesi hem babası “terörist” diye hapse atılıp ailelerinin darmadağın edilişini hazmedememişken daha, sınıf arkadaşları tarafından dışlanmayı ve hakarete uğramayı gururuna yediremeyip intihar eden çocuklar da oldu. Ve yine yaşadığı bu travmaları kaldıramayıp psikolojileri bozulan bu memleketin geleceği acınası yavrucaklar…

Bu yaşanmışlıkların gamına, kederine, acımasızlığına dayanamayıp vefat eden anne ya da babaların arkada yetim, öksüz bıraktığı çocuklar var bir de. Onlar annelerini bu hayatta öpüp koklayamayacaklar bir daha. Bu dünyada açık görüşte otuz dakikacık bile olsa babalarını göremeyecekler artık.

Ve bir de…

Anne, baba ve kardeşleriyle beraber Ege’nin serin sularında ölüme tadan çocuklar var. Ülkelerini terk etmeye ve bu tehlikeli yolculuğa mahkum edilmişlerdi. Şimdi Sakız Adası’nın, Midilli Adası’nın bir yamacındaki minicik mezarlarının penceresinden mahzun mahzun Türkiye’ye, kendilerini ölüme gönderen vatanlarına, bakıyorlar.

Son bir söz söyleme hakkı tanınsaydı bu çocuklara, ne derlerdi acaba? Ne yaptık biz size; yirmi yıl emeğiyle, onuruyla milletine hizmet eden babamı neden kovdunuz ülkesinden mi derlerdi? Ne yaptık biz size ki, dedelerimizin canlarını verip şehit oldukları topraklarda bir mezar yerini bile çok gördünüz bize mi derlerdi acaba?

Yoksa o tertemiz yüzlerine yansıyan tarifi imkansız elemlerle susarlar ve buğulu gözleriyle yere mi bakarlardı sadece? Çocukça bir gücenmişlik ve küsmüşlük haliyle acılarını, hüzünlerini, kahırlarını yalnızca kalplerine mi gömerlerdi? Kim bilir?

Bunlar bildiklerimiz, duyabildiklerimiz. Ya feryatlarını işitemediklerimi. Ya dertlerine ortak olamadıklarımız. Ya başlarını okşayacak, ufacık da olsa bir teselli verecek kimsesi olmayan çocuklar…

Böyle kıyıda köşede unutulup kaderine terk edilmiş kaç çocuk vardır acaba? Böyle boynu bükük, gözü yaşlı, gülmeyi unutmuş tek bir çocuğun çığlığı bile titretmeye yetmez mi arşı?

Öyle bağırmak, öyle haykırmak… Bütün dünyayı öyle velveleye vermek geçiyor ki insanın içinden bazen. Heyhât, “Dert çok, hemdert yok!” ve heyhât; ses yok, ses veren yok! Akif’in ifadesiyle “Ses yok diyen bir sedâ da yok”

Âh, bu bazı çocuklar kimin umurunda?

YARALI YURDUM

24 Şubat 2023

NEYDİ

24 Şubat 2023

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir