YANGINA BAKIŞ

YANGINA BAKIŞ

MAKBULE ÖZDEMİR

Masal masal içindeymiş, masal torbamın içindeymiş.
Zaman Kafdağı’nın eteklerine dökülen çiçeklerin devrindeymiş.
Kalp aynası yansıtamazmış her sözü, gözyaşı taşıyamazmış her yükü.
Çok uzaklardan gelirmiş çocukların şenlik dolu sesi.
Dağların ardında iç içe geçmiş duyguları besleyen bir ülke varmış.
Ülke dağların yamacında dalgaların hoyratlaştığı denizin kenarındaymış.
Burada kafası yorgun olan uyur, kitaplarla hayal kuran hülyalanır,
Toprakla savaşan kazanır, gökkuşağından uçurtma yapan çocuklar oyalanırmış.
Herkes kendi halinde yaşar gidermiş.
Yoksul yoksulluğundan dem vurur, zengin parasını saymaktan yorulurmuş.
Gel zaman git zaman ülkeye bir kral gelmiş.
Meziyetine meziyet ekleyecek kadar hünerli sesiyle, elinden düşürmediği kağıdıyla sokak sokak gezermiş.
Bir kağıt ki onu okudukça dinleyenlerin kulakları şaşar, gözleri parlarmış.
Yalnız her dinleyen aynı oranda etkilenmezmiş.
Kral bundan memnun olmamış. Yazıyı yazan katibine söylenmiş.
Kâtip ovuşturmuş elini, sinsi gözleriyle etrafı süzmüş, alçak sesiyle:
“Okumak!” kralım demiş: ” Kitap okuyanlar okudukça yazının tesiri azalır.”
“Ne demek!” demiş Kral: “O zaman buna da bir çözüm bul. Öyle bir şey yap ki kulaklarına küpe olsun benim sözlerim.”
Katip: “Hay hay” demiş. Hemen işe koyulmuş.
Günler aylara, aylar yıllara evrilmiş.
Kral altın varaklı tahtta oturmaktan sıkılmış. Belkıs’ın tahtından istemiş.
Bir süre sonra bin odalı saraydan sıkılmış, gökyüzüne uzanan sayısız odalı saray istemiş.
Çevresindeki insanlar kralın her dediğini yapmış.
Biraz okumuş olanlar ses çıkarmamış.
Çok okumuş olanlar ise fısıldaşmaya başlamış.
Kralın karşısına bir avuç insan çıkıp itiraz etmiş. Onlar da zindana atılmış.
Onları tanıyanlar, onları tanıyanları tanıyanlar ve onlarla bir kez karşılaşanlar olmak üzere insanlar çeşitli cezalara çarptırılmış.
Cezaya uğrayanların anneleri, babaları itiraz etmemiş. Çocukları, yeğenleri sessizce ağlamış gözyaşlarını saklamış. Amcası halası bir daha konuşmamış.
Onlar gibi ceza alacağım korkusuyla bir kısım insan ise ülkeyi terk etmiş.
Gel zaman git zaman. Zindandakiler bekler olmuş. Baba suskun, anne suskun, amca suskun, komşu suskun…
Bari demiş zindandakiler biz ses çıkaralım. Onların tiz sesi duyulmamış dışarı. Zindanın en derinlerine salınmışlar.
Kralın keyfi yerindeymiş ne yapsa kimse ses çıkarmıyormuş.
Halkın arasında bir söz yayılmış: “Amman bana bir şey olmasın!”.
Bu söz ülkeyi terk edenlerin kulağına bile ulaşmış.
Kralın katibinin isteğiyle halka bir küpe dağıtılmış. Bu küpeyle gezenler çoğaldıkça çoğalmış.
Kral katibini çağırmış: “Sen ne iyi işler yaptın” demiş.
“Karşımda olduğunu sananlar bile bana destek veriyor.”
Kral biraz daha gerinmiş:
“Hele demiş hele ülkeden kaçanlar bile hala benden korkuyor.
Kulaklarına taktığın küpeyle geziyor. Söyle bana katip kullandığın kelime ne?”
Katip kafasını sallamış:
“Kralım küpeniz çok yakışmış. Cevabı zamanı gelince anlatırım, büyüsü bozulmasın demiş.”
Kral yüzünü buruşturmuş, karnını kaşımış: “Neyse canım biz keyfimize bakalım” demiş.
Aradan yıllar geçmiş.
Zindandakiler bir bir eksiliyormuş. Sarayın karşısındaki mezarlıkta yavaş yavaş doluyormuş.
Günler böyle geçerken şehirde yangın çıkmış. Önce bir ev yanmaya başlamış.
Pencereden bakan aile ateşi görünce: “Psikolojimiz bozuluyor! ” demiş perdeyi kapamış.
Bu yangın başka bir eve daha sıçramış. Yoldan geçen adam fark etmiş.
Kafasını çevirmiş: “Önce kendimi kurtarmalıyım” demiş ve oradan dağlara kaçmış.
Sonra bir eve daha sıçramış. Bahçeli evdeki çocuk görüp heyecanla annesini çağırmış.
Annesi koşup çocuğunun yanına varmış. Yanan evleri gören kadın: “Bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın!” demiş. Çocuğunu alıp içeri girmiş.
Suyun karşısındaki ülkede dumanları görmeye başlamış.
Kraldan kaçan insanlardan biri:
“Et kokusuna benziyor bu duman hadi bizde pikniğe gidelim” demiş.
İçlerinden biri de: “Hadi yangınsa!” diye iç geçirmiş.
Diğeri dumana bakarak sözüne devam etmiş:
“Öyle de buradayken biz ne yapabiliriz ki, hem bu ülkenin kralı bize ne der, daha dillerini bilmiyoruz, işimizi gücümüzü kuralım belki su hortumu alır zamanı gelince yardım ederiz.” diyerek evine yönelmiş.
Adam ellerini iki yanına açmış: “Ne yapalım, biz kimiz ki, mutlaka birileri müdahale eder ” deyip o da evine gitmiş.
Yangın büyümüş büyümüş, mahalle mahalle yayılmış.
Sarayın etrafı dumanla dolmuş.
Kral balkondan bakmış: “Bu duman da nedir?” diye sormuş.
Katip cevap vermiş: “Zamanında sorduğunuz sorunun cevabı ” demiş
Kral anlayamamış. Katip devam etmiş:
“Kader Kralım kader” demiş.
“KADER” diye dumanı izlemiş.

HİZMET NEDİR, NE DEĞİLDİR?

5 Eylül 2023

İŞTE İTİRAFLARIM

5 Eylül 2023

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir