PEYGAMBERLER NÖROLOJİK VEYA PSİKİYATRİK HASTA DEĞİLDİR – I

PEYGAMBERLER NÖROLOJİK VEYA PSİKİYATRİK HASTA DEĞİLDİR – I

Psikiyatrist Dr. Semra OĞUZ / Türkiye

Peygamberlerin, özellikle Hz. Muhammed’in (sav) nörolojik veya psikiyatrik hastalıklara sahip olduğu iddiası son yıllarda bazı kesimlerce rağbet bulmaya başladı.  Vahyi de bu hastalıklar ve hastalıkların belirtileri şeklinde açıklama gayreti gözlenmektedir.

Bu yazıda, iddia konusu olan hastalıklar ve hastalıkların özellikleri bilimsel literatür ışığında incelenecektir. Hayatının neredeyse tüm ayrıntıları kayıt altına alınmış olan Hz. Muhammed (sav) özelinde bu hastalıkların olup olmama olasılığı değerlendirilecektir.

Bu iddialara karşı kafalarda şüphe kalmayacak şekilde güncel tıbbi veriler ile cevap verilecektir. Bir psikiyatrist gözüyle Hz. Muhammed’in (sav) hayatı kısaca değerlendirilecektir.

Ortaya atılan iddialara karşı cevap mahiyetinde olan bu metin, tamamen bilimsel veriler ve Hz. Peygamber’in hayatından kesitleri karşılaştırmalı olarak incelemeyi amaçlamaktadır. 

Her insan inanıp inanmamakta özgürdür. Fakat bir iddiayı ortaya atarken iddia ve iddianın muhatabı hakkında en azından asgari araştırmayı yapmak bilimsel etik yönünden olmazsa olmaz bir kuraldır.

En sık dillendirilen hastalıkların “Temporal Lob Epilepsisi” ve “Şizofreni” olduğu göze çarpmaktadır.

İlk önce Epilepsi, Temporal Lop Epilepsisi ve Nörolojik hastalıkların semptomlarını (hastalıkların dışa vuran görünümleri) gözden geçireceğiz. Hastalıklar ile ilgili kısa bilgi verip, ardından bu hastalıklarda görülen semptomları teker teker ele alacağız. Bu semptomları Peygamberimizin (sav) hayatına bakan yönleri ile değerlendireceğiz.

İkinci bölümde; Şizofreni, Psikotik Bozukluklar başta olmak üzere düşünce ve davranış sistemini etkileyen psikiyatrik hastalıkları ele alacağız. Bu hastalıklar hakkında da kısaca bilgi verip, ardından psikiyatrik hastalıklarda görülen semptomlara birer birer değineceğiz ve bunların Hz. Muhammed’in (sav) hayatında yeri olup olmadığına bakacağız.

I. BÖLÜM

EPİLEPSİ VE NÖROLOJİK HASTALIKLAR YÖNÜYLE

PEYGAMBERİMİZ’İN (sav) HAYATI

Epilepsi, Temporal Lop Epilepsisi  ve Nörolojik Hastalıklar:

Bu bölümde Epilepsi, Temporal Lop Epilepsisi (TLE) ve bilişsel fonksiyonları etkileyen nörolojik belirtiler ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Önce Epilepsi ve TLE hakkında bilgi verilecek ardından her bir özellik Hz. Muhammed’in (sav) hayatına bakan yönleriyle incelenecektir.

Epilepsi

Bilinç kaybı ve nöbetlerle karakterize kronik bir hastalıktır. Kronik yapısı ve  işlevsellikte yol açtığı kayıplar sebebiyle çeşitli psikiyatrik bozuklukları da beraberinde getirebilmektedir. Epilepsi ile beraber görülen ruhsal bozukluklar arasında depresyon, duygu durum bozuklukları, anksiyete bozuklukları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gibi hastalıklar yer almaktadır. Bunun yanı sıra kişilik bozuklukları, duyguları tanıma ve ifade etmekte zorlanma gibi aleksitimik özellikleri beraberinde gösterebilmektedir. Epilepsi hastalarının düşünce ve duygularını ifade etmede zorluk çektiği bildirilmiştir[1].

Temporal Lop Epilepsisi

Epilepsi hastalığının özel bir türüdür. Bu hastalıkta sık rastlanan belirtiler ani korku, daha önce olmuş bir olayı olmamış gibi veya olmamış bir olayı olmuş gibi hissetme, daha önce tanımadıklarını tanırmış gibi, tanıdıklarını tanımazmış gibi hissetme, hoş olmayan kokular ve tadlar, mideden yukarı doğru yükselen tarifi güç, hoş olmayan bir his olabilir.

Temporal Lop Epilepsisi (TLE) sıklıkla 18-29 yaş arası başlamaktadır[2]. 40 yaşından sonra başlaması çok nadir olan bir hastalıktır. 60 yaşından sonra serebrovasküler hastalıklar nedeniyle tekrar sıklığı artmaya başlamaktadır[3]. Yani TLE en nadir 40 ile 60 yaşları arasında görülmektedir.

Hz. Muhammed’in (sav) peygamberliği, yani vahiy gelmesi 40 yaşından sonra başlamıştır. Belki peygamberliğin 40 yaşında verilmesinin hikmetlerinden biri de budur. Psikiyatrik ve nörolojik hastalıkların çok büyük kısmı 35 yaşından önce başlar. Kişilik gelişimi de bu zamanlarda olgun dönemlerine ulaşmış olur.

Bu zamana kadar ruhsal durumunu etkileyecek bir hastalığa sahip olsaydı zaten etrafında kimse toplanmayacaktı. Etrafında toplanan ilk kişiler, özellikle onu yakından ve uzun süredir tanıyan kişilerdir.

Hz. Muhammed (sav), 40 yaşındayken Hz. Hatice (ra) ile 15 senedir evliydi[4]. İlk iman eden kişi olarak Hz. Hatice (ra), O’nu evde ve dışarıda çok uzun süredir tanımaktaydı. Hz. Hatice sıradan bir insan değildi. O dönemin en zenginlerinden ve itibarlılarındandı. Yakın akrabaları arasında Varaka b. Nevfel gibi o dönemin alimlerinden birisi vardı ki, bu kişi Tevrat ve İncil’i çok iyi bilmekteydi[4].

Peygamberimize ilk vahiyler gelince Hz. Hatice Varaka’ya bu durumu sormuş ve şu cevabı almıştı: “Kuddus, kuddus, dedi. Eğer hal, anlattığın gibi ise O’na gelen, Hz. Musa’ya gelen Namus-u Ekber’dir. Yani büyük Melek’tir.”

Hz. Peygamber Kâbe’yi tavaf etmek üzere evinden çıktığında Varaka’ya rastladı ve Hatice’nin anlattığı gibi başından geçenleri tekrar anlattı. Varaka, “Sen bu ümmetin Peygamber’i olacaksın. Sana görünen Musa’ya gelen Büyük Melek’tir. Sana yalancı diyecekler, eziyet edecekler, yurdundan çıkaracaklar, seninle savaş yapacaklar. Ben, şayet o günlere erişirsem sana Allah için yardım ederim” dedi.

Varaka’dan bu sözleri duyunca Hz. Muhammed, “Onlar beni doğup büyüdüğüm yurdumdan çıkaracaklar mı ki?” diye sordu.

Varaka, “Evet, dedi. Sen gibi hiçbir peygamber yoktur ki, kavmine gönderilsin de ona yalancı demesinler, eziyet etmesinler, onu yurdundan çıkarmasınlar.”

Evet, Varaka geçmiş peygamberlerin hayatından öğrendiklerine göre Peygamberimiz’in (sav) başına gelecekleri de tahmin ediyordu[4]. Bu tahminleri de tam isabetle gerçekleşecekti. Ne var ki Varaka bu günleri göremedi.

İlk iman edenlerden birisi de o dönemin en saygın kişilerinden ve yıllardır beraber olduğu arkadaşı Hz. Ebubekir’di (ra). Hz. Ebu Bekir (ra), Hz. Muhammed’in (sav) en candan dostu idi. Ebu Bekir’in Mekke’de itibar ve şerefi büyüktü. Zengin bir tüccardı. Hz. Muhammed’i arayan, Ebu Bekir’in dükkanında bulurdu. Aralarındaki bu içtenlik sebebiyle Hz. Peygamber (sav), aile dışındaki kişilerden ilk önce Ebu Bekir’i İslam’a davet etti. O da kendisine çok güveni olduğundan O’nun davetini tereddütsüz kabul etti. Hz. Ebu Bekir’in İslamiyet’i kabul etmesiyle Hz. Peygamber kendisine büyük bir destek bulmuş oldu. O’nun himmetiyle bazı önemli kişiler Müslüman oldular. Çünkü Ebu Bekir’in kendilerini yanlış yola götürmeyeceğinden emin idiler. Affan oğlu Hz. Osman, Avf oğlu Abdurrahman, Talha, Ebu Vakkas oğlu Sa’d, Avvam oğlu Zübeyr, hep onun delaletiyle Hak Din’i kabul ettiler[4].

Görüldüğü gibi peygamberlik, öyle rastgele ilan edilen bir durum değildir. Belli bir ruhsal olgunluk evresinden sonra verilmiştir. O güne kadar herkes o kişiyi “El-Emin” güvenilir kişi diye çağırmaktadır. Bir yakınını, eşini, çocuğunu, eşyasını emanet edecek olan onu bulurdu. Doğru sözlü idi hiç yalan söylediği vaki değildi. Hz. Hatice’nin kervanlarına ve işlerine yardım eden akıllı ve sağlıklı birisiydi. Böyle bir insanın hem de 40 yaşından sonra hilaf-ı vaki bir şey söyleyeceği düşünülemez. Hem de hayatında her şey yolunda giderken peygamberlik ile birlikte her türlü eziyet başlamıştır. Varaka’nın dediği gibi, bu yolun kaderi böyledir. Bu yol rahat etmek için, dünyalık devşirmek için seçilecek bir yol değildir. Peygamberlik gelmeden önce de sefahat içinde bir hayat sürmüyordu ama 40 yaşından sonra öyle bir hayat yaşadı ki, vefat ettiğinde “kalkan”’ı Medine’de bir Yahudi’nin elinde rehin olarak bulunuyordu. Yani ailesinin geçimi için kalkanını rehin verip, para almıştı. Bu kişi, o dönem neredeyse tüm Arap yarımadasına hakim, ganimetlerin hepsi elinin altında bir kişiydi (sav). Dünyalık beklentiler içinde hayat geçirmek isteyenlerin sapacağı bir yol değildi onunkisi.

TLE’de Hangi Bulgular Görülür?

TLE’de, viskozite (değişikliğe karşı gösterilen direnç), öfke, saldırganlık, cinsel tutum değişiklikleri, çevresellik, duygulanımda değişkenlik, bağımlılık, öfori, suçluluk, mizah yeteneğinden yoksunluk, hipergrafi(aşırı ve tekrarlayan bir şekilde, detaylı yazı yazma), obsesyonalite(takıntı), aşırı ahlakçılık, depresiflik, paranoya(aşırı şüphecilik), aşırı dindarlık, filozofik ilgi, kadercilik gibi kişilik özellikleri bulunmaktadır[5].

Şimdi bu özellikleri ve Hz. Muhammed’de (sav) neden bulunamayacaklarını teker teker kısaca değerlendirelim:

Viskozite (değişikliğe karşı gösterilen direnç) neden yoktur?

 Hz. Peygamber’in (sav) cahil ve vahşi bir toplumu 23 senede dönüştürdüğü durum göz önüne alınınca bu maddenin tam zıddı bir durumda olduğu ortaya çıkmaktadır.

O dönemin şahitlerinden birinin kendi ağzından dinleyelim:

Müslümanlar, Mekke’deki zulümden Habeşistan’a sığınmışlardı. O sırada Habeş hükümdarı Necaşi, Müslümanlık ve Hz. Peygamber (sav) hakkında bilgi edinmek ister.

İşte Ebu Talib’in oğlu Cafer-i Tayyar O’nu (sav) ve peygamberliğini en sade ve güzel biçimde özetleyen sözleri:

“Ey Hükümdar! Biz cahiliyet üzere yaşayan bir kavim idik. Putlara tapardık, leş yerdik, fuhuş işlerdik, akrabalara küser, komşuluk hakkını gözetmezdik. Kuvvetliler zayıfları ezerdi. Biz bu hal içinde iken, Allah içimizden birini Peygamber gönderdi. Soyu yüksek, doğruluğu belli, şerefi meydanda. O bizi Allah’a ibadete çağırıyor, atalarımızın taptığı putları bırakmamızı istiyor.

Bize doğru söylemeyi, emaneti gözetmeyi, akrabalık haklarını korumayı, komşularla güzel geçinmeyi, haramdan, kan dökmekten kaçınmayı bildiriyor. Fuhuştan, yalandan, yetim malı yemekten, namuslu kadınlara iftira etmekten sakındırıyor; Allah’a ibadet etmeyi, namaza, oruca, başkalarına yardım yapmaya çağırıyor.

Biz O’na inandık, O’nun hak davetine uyduk. O’nun gösterdiği tarzda Allah’a ibadet ettik. Haram dediğini haram bildik. Helal dediğini helal tanıdık. Bundan dolayı kavmimiz bize düşman kesildi. Bize işkence yapmaya kalktılar, bize zulmettiler. Dinimizden çevirmeye çalıştılar. Biz de onlardan kaçarak sizin ülkenize sığındık. Sizi başkalarından daha iyi bildiğimiz için burayı tercih ettik. Burada haksızlığa uğramayacağımızı umduk…”[4].

Bir insan, toplumundaki 180 derecelik değişimi ancak bu şekilde anlatabilir. Hiçbir zorlama olmadan ona inanan bir kesimin hayatındaki değişim bu. Bu değişim uğruna yurtlarını yuvalarını, doğdukları toprakları, hayallerini terk ediyorlar. Gittikleri ülkenin melikine de kendilerindeki değişimi bu şekilde özetliyorlar. Bu talihli melik de ayağına kadar gelen bu fırsatı ve çağrıyı tepmeyecek ve O’nun (sav) safında yerini alacaktır[6].

Öfke nöbetleri neden yoktur?

Hz. Enes (ra) 8-10 yaşlarından itibaren yaklaşık 10 yıl gece ve gündüz hizmetinde ve himayesinde bulunmuş bir sahabidir. Şöyle der: “On sene yanında hizmetinde bulundum. Bana bir defacık bile öf, aman dediğini işitmedim”[4]. En küçük sözel şiddete bile maruz kalmamış. Sadece bu bile öfke ile alakasının olmadığını ispata yeter.

Şimdi de Tevrat’a göre onun vasıflarını dinleyelim:

“Ey peygamber, biz seni insanlara şahit, müjdeleyici ve korkutucu ve ümmiler için de koruyucu olarak gönderdik. Sen benim kulum ve elçimsin. Ben seni Mütevekkil diye isimlendirdim. O ne katı kalpli, ne kaba biridir. Çarşı pazarda rastgele bağırıp çağırmaz. Kötülüğü kötülükle kaldırmaz, aksine affeder, bağışlar. Allah bozulmuş dini tam olarak onunla ikame etmeden, onunla kör gözleri, sağır kulakları, paslanmış kalpleri açmadan onun ruhunu almaz’”[7].

Şu hadise de Hz. Peygamber’in (sav) ani gelişen olaylarda bile sakinliğini korumasına güzel bir örnektir:

Henüz bir çocuk iken hurma ağaçlarını taşladığı için huzuruna getirilen Rafi b. Amr el Gıfarî’nin başını okşamış, hurmaları niçin taşladığını sormuş, “Yemek için…” cevabını alınca, “Yavrum bir daha acıkırsan hurmayı taşlama, altına düşenlerden ye!” tavsiyesinde bulunmuştur[8].

Çocuk terbiyesinde de bir suça yaklaşımda da bu hadiseden alacağımız pek çok örnek var. Konunun dağılmaması için bunu başka mecralara havale ediyoruz. Sadece öfke ve saldırganlık gibi sert davranışlardan ne kadar uzak olduğunu örnekleme sadedinde yer verilmiştir.

Saldırganlık neden yoktur?

Kendisine yapılmış en bayağı hakaretlere ve saldırılara bile cevap vermemiş birisinden bahsediyoruz. Üzerine deve işkembesi konulan ve bu saldırıya karşılık vermeyen birisi.

Cinsel tutum değişiklikleri neden yoktur?

Peygamberliği öncesinde ve sonrasında ahlak timsali olan birisi olarak biliniyor. Eşiyle birlikte yürürken yanından geçen iki sahabiyi durdurup eşinin yüzünü açıp bakın bu eşimdir diyebilen bir ahlak abidesi. Kontrol edilmekten zerre rahatsızlık duymayan ve hayatı göz önünde bir örnek şahsiyet.

Bu hadisenin nasıl geliştiğini nakletmekte fayda mülahaza ediyorum:

Hz. Peygamber’in eşi Safiyye’den (ra) rivayet olunduğuna göre, Resûlullah (sav), Ramazanda mescitte itikafta iken Safiyye (ra) Hz. Peygamber’i (sav) ziyaret etmişti. Görüştükten sonra gitmek için kalktığında Hz. Muhammed (sav) onu evine geçirmek için onunla birlikte kalkmıştı. O esnada iki sahabi oradan acele ile geçmişti. Hz. Peygamber (sav) bu sahabilere,   “Acele etmeyiniz, durunuz! Yanımdaki kadın, Safiyye bint-i Huyey`dir.” buyurdu.  Bu iki sahabi; “Ya Rasulallah, biz sizi yakışıksız bir hareketten tenzih ederiz, yanlış bir şey düşünmedik.” dediler. Bunun üzerine Hz. Muhammed (sav); “Şeytan, insan vücudunda dolaşan kan yakınlığındadır, ben sizin gönüllerinize şeytanın şüphe atmasından korktum.” buyurdu[9].

Şimdi düşünün bir Peygamber, arkadaşlarına bu kadar açık, kafalarda şüphenin zerresine bile müsaade etmiyor. Bu yüzden de çevresindeki insanlar ona bu kadar çok bağlıydı. Gördükleri her hareket onun doğruluğunu, sıdkiyetini ayrı bir tasdik oluyordu.

                       DEVAM EDECEK…

KAYNAKLAR:

1. İzci, F., Epilepsi Hastalarında Aleksitimi, Mizaç ve Karakter Özellikleri. Psikiyatride Guncel Yaklasimlar-Current Approaches in Psychiatry, 2016. 8(1): p. 64-75.

2. Yiğit, A. And C.T. Işikay, Erişkin Yaşta Başlayan Epilepsilere Etyolojik Yaklaşim.

3. Loiseau, J., et al., A survey of epileptic disorders in southwest France: seizures in elderly patients. Annals of Neurology: Official Journal of the American Neurological Association and the Child Neurology Society, 1990. 27(3): p. 232-237.

4. Keskioğlu, O., Siyer-i Nebî. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1995.

5. Bear, D.M. and P. Fedio, Quantitative analysis of interictal behavior in temporal lobe epilepsy. Archives of Neurology, 1977. 34(8): p. 454-467.

PERDELER

8 Ağustos 2021

PEYGAMBERLER NÖROLOJİK VEYA PSİKİYATRİK HASTA DEĞİLDİR - II

8 Ağustos 2021

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir