TÜRK – İSLAM MİMARİSİNDE “SEKİZ”                               Doğan YÜCEL / Bosna Hersek

TÜRK – İSLAM MİMARİSİNDE “SEKİZ” Doğan YÜCEL / Bosna Hersek

Her medeniyet bir inanç ve o inancın beslediği ilim ve kültürle ortaya çıkar. Bu bakımdan medeniyetlerin temelindeki ana esaslardan biri muhakkak ki inançtır. Çin, Hind, Avrupa ve İslâm medeniyetleri gibi…

Medeniyet, bir milletin kendine has çizgileriyle bir mükemmeliyet inşa etmesidir. Güçlü bir medeniyet inşa eden milletler; hukuk, ilim ve sanat gibi sahalarda devirlerinin gözdesi olurlar. Bir medeniyeti diğerlerinden ayıran en önemli noktalardan biri, kendine has bir sanat üslûbunun bulunmasıdır. İslam medeniyetinin oluşturduğu sanatın da tarihte kendine has bir çizgisi ve fikrî/zihnî şuuraltı müktesebatı vardır. Ve biz bu bilinçaltı müktesebatını sanatın tüm yönleriyle yansıdığı mimaride de görürüz.

İslam mimarisini Kuzey Afrika, Hint, Arap, Türk vb. mimarileri şeklinde kategorilere ayırabiliriz. Türk-İslam mimarisinin iki ana devri Selçuklu ve Osmanlı devridir. Osmanlı’da evlerden sokaklara kadar her noktada şehirler bu medeniyetin mimarî telakkisine göre inşa edilmişlerdir. Osmanlı mimarisinin kitâbeleri, kubbeleri, inşaat malzemeleri gibi konularda çok sayıda eser yazılmıştır. Eserlerin büyük kısmı “Nasıl?”ın üzerine yoğunlaşırken, “Niçin?”in üzerinde pek durulmadığı görülür. Ancak yine de “Niçin?”i sorgulayan bazı araştırmacılarımız da vardır. Turgut Cansever’in “Osmanlı şehri, Kubbeyi Yere Koymamak” adındaki eseri gibi.

Mimari eserler salt birer mühendislik eseri değildir. Aynı zamanda bu eserler inşa edildikleri yer ve zamanın, bânisinin fikrî ve zihnî altyapısının da çizgilerini taşırlar. İslam mimarisinde de sıklıkla görülen bu zihnî ve fikrî altyapının bir parçası da ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde değişik meselelerle ilgili doğrudan veya dolaylı olarak geçen “rakam”lardır. Bazı örnekler verecek olursak; sadece selatin camilerin birden fazla minareli olması, gayrimüslim evlerinin çatılarının iki, müslüman ahalinin evlerinin çatılarının dört yönlü olması gibi. Bu misaller daha da artırılabilir.

Hemen her kültür ve medeniyette rakamlara dair mimari, ictimâî vb. sahalarda ortaya konan unsurlar bulunmaktadır. Ayrıca yine hemen her kültür ve medeniyetin birbirinden beslendiği ve ayrıldığı noktalar da vardır. Mimari eserler inşa edildikleri kozmografyanın, geometrik şekillerin, coğrafî şartların, zamanının, kültürünün vb. izlerini taşımakla birlikte diğer yönden de onlara yüklenen manaların da muhammilidirler. Schimmel “Sayıların Gizemi” (1991) adlı eserinde bu rakamlara dair değişik medeniyetlerdeki inanç ve kültürlere ait unsurları derlemiştir. Eserinde “sekiz”e dair meseleleri işlediği kısımda hem İslâm hem de diğer inanç ve kültürleri konu edinir. Hind ve Yunan gibi diğer medeniyetlerdeki görünümlerinden de kısaca bahseder.

Şark kültürünün en önde gelen eserlerinden birisi Molla Sâdî-i Şirâzî’nin Gülistanıdır;

“Gerek kendi türü (makāme) içinde gerek sanat değeri bakımından taklit edilemeyen bir eser olan Gülistân münâcât, na‘t ve yazılış sebebini anlatan bir önsözden sonra padişahların hal ve hareketlerini, dervişlerin ahlâkını, kanaatin faziletini, susmanın faydalarını, aşk ve gençliği, güçsüzlük ve ihtiyarlığı, terbiyenin etkisini ve sohbet âdâbını konu alan sekiz bölüm halinde düzenlenmiştir.”(TDV İA, 14/240)

Sekiz bablı Gülistan’dan kastın “Cennet” olduğu açıktır. Türk-İslam sanatında âyet-i kerimelerde, hadis-i şeriflerde, menkıbelerde vb. geçen rakamlardan mütevellid manzum veya mensur eserler de kaleme alınmıştır. Bu konuda en bilinen edebî eserlerimizden birisi Âşık Paşa’nın Garib-nâmesidir. Âşık Paşa eserini “kemâl-i tâm” olması için 10 bab ve her babda on hikâye şeklinde tanzim etmiştir. Her babda bir sayıya değinmiştir. Eserin sekizinci babı sekize dairdir. 5642-7250 sayılı beyitler arasında tasavvuf, ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler ve mimarideki sekize dair 10 hikâye (konu) işlenmiştir. Günümüzde bu konu ıstılahta “Sayı sembolizmi” olarak geçmektedir ve sekizinci bölümde ikinci beyit;

“Kim Çalap bunçaya ad urdı sekiz / Nitekim uçmak sekizdür iy ‘azîz” dir.

Türk-İslam mimarisinde kullanılan bu “rakam”lardan mimari yapılarda “sekiz”in kullanımına kısaca temas edilecektir. Bu minvalde de iki örnek üzerinde durulacaktır: Türbe ve şadırvanlar. Türbelerin önemli bir miktarı hem Osmanlı’da hem de öncesinde sekiz köşeli veya sekiz kapılı/sütunludur. Bu türbelerin üstleri bazen açık olurken bazen de kapalı yapılır. Üstü açık olan türbelerin bazen üstlerine metal kafes konulur. Yeni bazı türbeler de yine bu anlayışla inşa edilmektedir. İslam inancında Müslümanlar’ın kabri cennet bahçesidir. Kabirdekiler cennetin bahçesinde kıyametin kopmasını ve içeriye buyur edilmeyi beklemektedirler. Cennette de ayrıca bahçeler vardır (Kütüb-i sitte hadis no: 4440). Kabirlerin üstünün açık olması menduptur. Türbenin üstü açık olunca etrafı yeşerecek ve belki yeşil kaldıkça kabir azapları hafifleyecektir (Kütüb-i sitte hadis no: 5459). İnsanımız da bu söz icabınca kabir ve türbelerin yanlarına veya üstlerine ağaç, çiçek vb. diker. Ayrıca Cennet Allah’ın arşı altında olduğundan, cennet bahçesinin de üstü açık olur. Cenneti bir hane gibi tasavvur edecek olursak, içerisinin üstü kapalı bahçesinin ise açık olduğunu düşünebiliriz Ayrıca cennetin sahibi Cenâb-ı Hak olduğundan “Mescidlerde olsun, kabirlerde olsun Allah u Teâla hazretlerini ziyarette giydiğiniz en güzel elbise beyazdır” (Kütüb-i sitte hadis no: 7026) hadis-i şerifine binaen türbelerde genelde beyaz taş kullanılır. Çünkü Müslümanlar’ın kefenleri beyazdır ve nur içinde yatmaktadırlar. Nuru temsil eden renklerden biri de beyazdır. Türbelerin sekiz köşeli olması cennetin sekiz kapısına işaret eder. Her bir kapıdan bir cennet taifesi girecektir. Ve her bir kapı bu cennet taifelerine ithaftır.  Bir tane de taç kapı bulunur ki -kabirde yatanın kalp ehli olduğundan- makberin en yüce cennette olduğuna olan inancı veya ehl-i kabre öyle dua edilmesi gerektiğini anlatır. Bu taç kapısı aynı zamanda da kalp kapısıdır. Çünkü cennet ehli kalp ehlidir. Bu kalp kapısından “selam”la içeri girilir. Cennet ehli cennete selamla girecekler ve selamla orada kalacaklardır. (A’raf 7/46, İbrahim 14/23, Hicr 15/46, Nahl 16/32, Meryem 19/62, Furkan 25/75 vd). Ayrıca orasının etrafı çevrilince bir haneye benzediğinden “selam”la girmek icap eder. (Nur 24/27, Nur 24/61). İçeri girdikten sonra da hem kabir ehli olması hem de Allah’ın seçkin kulu kabul edilmesinden ötürü yine “selam” vermek gereklidir (Neml 27/59). Elmalılı bu sekiz kapı meselesini şu şekilde tefsir eder:

“Zira cehennem kapılarının yedi olması ile cennet kapılarının sekiz olması arasında bariz bir münasebet vardır. Bu münasebetle denebilir ki bu kapıların a’zayı mükellefe ile alâkadar olması melhuzdur. Ma’lûm ki nefsi insanînin a’zayı mükellefesi sekizdir: Kalb, lisan semi’, basar, el, ayak, ağız, ferç. Bunların birisi zahir birisi batındır ki o da kalbdir. Doğrudan doğruya Hakk’a nazır olan kalb kapısı açık olursa, bu sekiz a’zanın her biri emr-i Hakk üzere hareket ederek cennete birer medhal olabilir. Ve bu suretle cennete sekiz kapıdan girilir.” (Yazır, 6/212).

Tasavvuf Terimleri Sözlüğünde Şeyh Ebu Medyen’den şu ifade iktibas edilir: Kalb için bir tek yönden başka yön yoktur. Eğer kalbi bir yöne doğrultursan öbüründen ayrılır.”  Ve kalbin bu sekiz yönü sözlükte tek tek anlatılarak verilir (2006, s. 199).

Gece misali o karanlık kabirlerin fener ışığının nuruyla dolması ve berzah hayatının aydınlanması geceleri kılınan sekiz rekâtlık teheccüdle olur ki yine “sekiz” rakamıyla ilgilidir. Gülen’in bu noktadaki ifadeleri şöyledir: “Gecelerini teheccüd feneriyle gündüz gibi aydınlatmış olanlar, berzah hayatlarını da aydınlatmış sayılırlar. Teheccüd, berzah karanlığına karşı bir zırh, bir silah, bir meş’ale ve kişiyi berzah azabından koruyan bir emniyet yamacıdır. Her namaz, insanın öbür âlemdeki hayatına ait bir parçayı aydınlatmayı tekeffül etmiştir; Teheccüd ise, ötelerin zâdı, zahiresi, azığı ve aydınlatıcısıdır.” Kur’ân’da birkaç yerde teheccüde işaret edilmiştir (İsrâ, 17/79;Secde, 32/16; İnsan, 76/26) (2011a, s. 124).

Bediüzzaman, cennet-âbâd olan uhrevî saaadet yurdundan akıl gözünün temaşası için sekiz kapının ve iki pencerenin açık olduğunu şu ifadelerle belirtir: “Umum fünunun gösterdiği intizamın şehadetiyle ve hikmetin istikra-i tâmmının irşadıyla ve cevher-i insaniyetin remziyle ve âmâl-i beşerin tenahîsizliğinin îmasıyla yevm ve sene gibi çok enva’da olan birer nevi kıyamet-i mükerrerenin telmihiyle ve adem-i abesiyetin delaletiyle ve hikmet-i ezeliyenin telvihiyle ve Rahmet-i Bîpâyan-ı İlahiyenin işaretiyle ve Nebiyy-i Sadık’ın lisan-ı Tasrihiyle ve Kur’an-ı Mu’ciz’in Hidayetiyle, Cennet-âbâd olan Saadet-i Uhreviyeden nazar-ı aklın temaşası için sekiz kapı, iki pencere açılır. (1995,  s.72)”

Türbe veya kabristana girildiğinde ehl-i kabre şefaatçi olması niyetiyle Kur’an okunur. Yine türbeler Kur’an okunan ve namaz kılınan yerlere yakın inşa edilir ki bu yerler, umumen mescidlerdir. Ehl-i kabrin okunan Kur’an tilavetlerinden istifade ettiği/memnun oldukları kabul olunur.

Evet, o âlemde artık fiziğin kanunları geçerli değildir. Meselâ, Efendimiz’in beyanlarına göre, namazımız kabirde bizim enîs ü celîsimiz, yoldaşımız, arkadaşımız olacaktır. Keza bir kişi Cennet’in sekiz ayrı kapısından girebilecek, Kur’ân temessül edip onu okuyanlara şefaatte bulunacaktır (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 6/352; 4/287, 295. Buhârî, bed’ü’l-halk 9; Müslim, iman 46; Ebû Davud, taharet 65; Tirmizî, taharet 41.) (Gülen, 2011b, s. 26).

Şadırvanlar mescidlere yakın yerlerde yapılması gerektiğinden (Kütüb-i sitte hadis no: 6182) umumen camilerin altında, yanlarında veya bahçelerinde ayrı birer mekân şeklinde yapılırlar. Ayrıca şadırvanlar cami hazirelerinde türbelere yakın veya abdest sularının türbelere ulaşabileceği kadar mesafeye yapılır. Şadırvanların sekiz köşeli inşa edilmesi Kur’an-ı Kerim’de cennetin “altlarından ırmaklar (sular) akan” (Bakara 2/25, Al-i İmran 3/198, Nisa 4/13 vd) yer şeklinde tavsif edilmesindendir. Abdest suyu mübarek olup insanı kirlerinden arındırır (Kütüb-i sitte hadis no: 3553). Abdest uzuvlarını üçer defa yıkayıp sonunda da şehadet getiren kimse için “Kendisine cennetin sekiz kapısı birden açılır, hangi kapısından dilerse ondan içeri girer!”” hadisine istinaden olsa gerek şadırvanların kapısı olmaz (Kütüb-i sitte hadis no: 6085, 6104).  Böylece abdest alacaklar diledikleri kapıdan şadırvana girerler. Cennet ırmakları mukayyed olmadığından şadırvanların suları da kapatılmaz, sürekli akar. Şadırvan suları abdest alanlar için bedelsizdir tıpkı cennetteki ırmakların cennet ehline bedelsiz verildiği gibi.

Belki de kâinatta tesadüfe yer olmadığı inancından hareketle eslaf/ecdâd mimari eserler bina etmişlerdir. Her biri birer kültür ve inanç dünyamızın sembolleri olan mimari eserlerimiz sadece ecdattan, muhafaza etmemiz gereken emanetler olmayıp üzerlerinde kafa da yormamız gereken değerlerimizdir. Kim bilir belki bu eserlerimizin bildiğimiz veya bilmediğimiz daha ne yönleri vardır? İlim ve irfan dünyamızda “sekiz” rakamına dair bir yazıyı aşacak daha nice mesâil vardır.

Kaynaklar

  1. Âşık Paşa (2000). Garib-Nâme 1-2, (Haz. Kemal Yavuz). İstanbul. ekitap.ktb.gov.tr/Eklenti/10669,garib-namepdf.pdf?0 (15-07-2020).
  2. Bediüzzaman, S. N. (1995).  Muhakemât, Envâr Neşriyât, İstanbul.
  3. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları (2011). Kur’an-I Kerim Meâli. (Haz. Halil ALTUNTAŞ ve Muzaffer ŞAHİN). Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 542, Kaynak Eserler 30, Ankara.
  4. Gülen, F. (2011a).  İnancın Gölgesinde 2, Nil Yayınları, İzmir.
  5. Gülen, F. (2011b).  Kur’ân’dan İdrake Yansıyanlar, Nil Yayınları, İzmir.
  6. Heyet (2006). Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, (Ed. Zafer Erginli), Kalem Yayınevi, Trabzon.
  7. Yazır, H. (1992).  Hak Dini Kur’an Dili I-X, (Sadeleştiren, İsmail Karaçam vd), Zehraveyn.
  8. Schimmel, A. (1991). Sayıların Gizemi, (Çev. Mustafa Küpüşoğlu), Yayın No: 123, İnceleme Dizisi: 23, Kabalcı Yayınevi: İstanbul.
  9. TDV İslâm Ansiklopedisi (1996). “Gülistan”, (Madde yazarı: Tahsin YAZICI), (14. cilt, s.s. 240-241), TDV Yayınları,  İstanbul.

LİDER VE HAMBURGER

20 Ağustos 2021

YEŞERSİN KALPLER

20 Ağustos 2021

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir